EY HARABAT EHLİ!

                               
Selam olsun ey gönlü yaralı, ey batı ile doğunun sentezine vakıf olamamış, gurbet ellerde kalakalmış, vatanına gurbet olmuş erenler!
Sizi yetim bırakmamak adına bir yazı yazmak için şu boynu bükük klavyemin başına çöktüm ellerim mevlaya doğru.
Şaka şaka ellerim tabii ki mevlaya değil, klavyeye dönderilmiş durumda.
Ellerim klavyede, gözlerim mevlada, bu güzelim bahara çalan gasım ayında yanık yüreklerimizle yetim galdığımız bu yaban ellerde...
daha fazla dayanamıycam ühü ühü ühü....................................
Sevgili arkadaşlar. Ben kendimi durup dururken ağlatabiliyorum. Dedim gurtuldum.
Sevgili bloh dostu, ben köylü olmak istiyorum.
Neden mi? Güzel soru.
Sevgili okumayı seven fakat saymayan, siz günümüz tüketim toplumu kasapları, evet evet yanlış duymadınız, anaazdan babaazdan yetim galmışsınız. İşte bu yüzden.
Yani tam bi konuyu anlatmaya başlıyorum bu aralar, diyelim ki çok da mutlu, neşeli, üstüne üstlük çok da batılı ve de havalı bi mevzu hakkında konuşmaya ya da yazmaya başlıyorum diyelim...
Abicim, gardaşım, veli dostum, yavrum, evladım, bir anda o neşeli durumun içinden ince ince bir saz sesi duyulmaya başlıyor, aniden içimde bir yanık alabalık, şaka şaka alabalık olur mu hiç, bir yanık gazel, bir yanık uzun hava, bir yanık dert, tütüyor da tütüyor.
Siz köylülüğün ne demek olduğunu bilmezsiniz sevgili havalı insanlar.
Ey havalı insanlar! Ey yüzünü batıya dönmüş nip tak ruhlular!
Ben nerden biliyorum bu köylülüğü, bu uzun havaları, gazelleri, bu dertleri, bu yetimliği, gurbetliği, gavuşamamayı...
Tam diyelim ki bir arkadaşım NewYork'tan gelmiş, acaip derecede New York'u anlatıyor, anlattığı yerde Buklinm havası esiyor, abicim tam ben de o havaya giecekken aniden içimde bi saz öyle içli bi şekilde taksime başlıyor ki ince ince, intro bitmeden hemen konuya dalayım diyorum fakat millet konuşurken saz namesini çalıyor da çalıyor, sıra bana geldiğinde sazın introsu bitmiş, sıra gazele gelmiş oluyor...
Misal:

"Hazan ile geçti şu benim ömrüm
Eyle dert bürüdü zar garip garip
Ne bir gülüm kaldı ne de dikenim
Ağla şimden gerü var garip garip

Hançer-i feleğin ucu cigerde
Durmaz akar yaram içerde
Gurbet ellerinde tutuldum derde
Gel tabib yaramı sar garip garip"

Yani bu şekilde.
Sonra aniden türkü dalgası geçip içimden ıyyy diyip hemen batılılaşıyorum fakat on dakika sonra tekrar saz bi başlıyor, abooovv, yanık yanık... sokaklara taşıyor.
işte bu yüzden, beş dakka sonra ne olacağını bilmediğim için fazla iddialı davanamıyorum.
Ha, mesela bazı iş teklifleri geliyor son zamanlarda. Çok havalı isimli, batı menşeili şarkıların çaldığı iş yerlerinden. Fakat ben artık köylü olmak istediğim için kesinlikle aradıkları numaraya o an ulaşılamıyor taklidi yapıyorum. Yokum ben o oyunda artık.
Bu ama benim suçum değil. Hem batılısın diyen, hem de türkü çala çala ağlatan ve çatır çatır bilinçaltımıza sıçmamıza sebep olan anormal politikamızın ve eğitim sistemimizin suçu.
Tam düzeleyim derken şimdi de ilahiler girdi devreye.
Yahu devrelerimiz yandı mına koyim, devrelerimiz yandı.
Anlamıyolar mı, devrelerimiz yandı!
Girer bir hoyratta gülün çürüdür nidem çürüdür.
Bülbüller ötecek bağın mı kaldı nidem, bağın mı kaldı...

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar