tag:blogger.com,1999:blog-73957462375756969222024-03-04T23:10:43.438-08:00ayça şenesasa bağlı olayların esaslı takipçisi, edata bağlı zamirlerin aşırı yüklemcisi.
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.comBlogger80125tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-7435527209336758702018-07-11T12:24:00.001-07:002018-07-11T12:30:11.241-07:00Kutsal Kadın Topraklarındaki Dost Kadınlar...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-size: 12px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZPFjqTl92E8etzIBcGacF5sYsBL8tSsHYVbJmBD0-iswbsNuZMjz5sujMnFSMlLSQkU5JleNbMu_Jw2gkRF-MvfhSGuDmgdUNTXdjArZiJc42vaBquYvGRw7bN9d0VcbBcWNVy67MXKo/s1600/fft99_mf4415825.Jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="340" data-original-width="606" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZPFjqTl92E8etzIBcGacF5sYsBL8tSsHYVbJmBD0-iswbsNuZMjz5sujMnFSMlLSQkU5JleNbMu_Jw2gkRF-MvfhSGuDmgdUNTXdjArZiJc42vaBquYvGRw7bN9d0VcbBcWNVy67MXKo/s320/fft99_mf4415825.Jpeg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<span style="font-size: 12pt;">Memleketimizde “Kadın düşmanlığı” adına söylenenler, bir kaç artiz entelin kendine huysuz ve tatsız ama aynı nispette güçlü kadın şekli vermek için kullandığı söylemlerden ileri gitmedi. Ki bu enteller de aslanlar gibi sapına kadar kadın düşmanı kadınlardı. Teoride iyi olan yurdum çokbilmişleri pratiğe gelince damarlarımıza nüfuz etmiş mahalle karısı kültürümüzün etkisiyle kadını direkt olarak vasat kültürel çarkımızın kendi ile kıyas dişlisi, rakip mekaniği ve töz düşmanlığının endirekt dışavurumu olarak gördü.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-size: 12px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-size: 12pt;">Bu yüzden kadın arkadaş kurumu hakikaten kolay iş değildir, bizim gibi ataerkil topraklarda erk kavramını hasarsız götürerek sağlıklı kız arkadaşlıklar kurmak. Otomatik Portakal filmi örneğinde olduğu gibi: Suça maruz kalmak insanı iyi insan yapmıyor, o suçun uygulayıcısı haline getiriyor;tıpkı erkek egemen kültüre maruz kalmış kadınların erkek egemen sisteme hizmet ederek erk yamukluğunun öfkeli hizmetkarları olduğu gibi.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-size: 12px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-size: 12pt;">Kendimi bundan muaf tutamayacağım.Ama inanınız bendenizin mahalle karılığı daha şey;bakışlarında dimdirekt, şüphe ile sorgulamayan gözbebeklerinde sevgi ışıltıları barındıran, davranışlarında hesap olmayan ve netlik ayarları iyi yapılmış kadınlarla hiç bir arazım olmamıştır.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-size: 12px; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<span style="font-size: 12pt;">Aylin Aslım da bu kadınlardan biridir:Her zaman ve sonuna kadar kadının yanında (öyle lafta, şekil olsun diye değil; has be has destek olmak, motive etmek için;) lafı eğip bükmeden direkt söyleyen, öfkesini blok olarak yaşayan (gerçi şimdilerde kırkına bastı, öfkesinde daha bir ağırbaşlı olduğunu gözlemliyorum,) erdemli yaşamaya çok kıymet veren ve bu değerlerle üretim yapmayı kutsal sayan, aslan gibi kadınlardandır @aylinaslim Koççum benim<img alt="❤" class="CToWUd" data-goomoji="2764" goomoji="2764" src="https://mail.google.com/mail/e/2764" style="margin: 0px 0.2ex; max-height: 24px; vertical-align: middle;" />️</span></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-stretch: normal; line-height: normal;">
Bu röportaj beni düşüncelere sürüm sürüm sürükledi. Rahmetli anneciğim (şu rahmetli annem lafını da bir türlü hazmedemiyorum; hem onun yokluğunu kanıksamak, hem de artık anneli bir insan oluşu çok gerilerde bırakmak gibi geliyor;) Aylin'i televizyonda bir kez seyretmişti. Bir müzik programında ben de dahil, sevdiği kadınları, sevdiği yazarları, o kadar olduğu gibi, rolsüz, tasasız anlatıyordu ki, "Ayça, Aylin Aslım diye bir kız var, o ne kadar tatlı ve sağlam bir çocuktur öyle" dedi. Ki, annem kimseleri öyle seven biri değildi. Dolayısıyla Aylin biraz da annemden yadigar. Onun sevdiği insanlar biraz da miras kaldı bana; kutsal topraklarımın güzellerinden.</div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-stretch: normal; line-height: normal;">
İşte ilk etapta benim kutsal topraklarımın yadigarlarıyla yapıyorum röportajlarımı.</div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-stretch: normal; line-height: normal;">
Aylin ile yaptığımız samimi, içten, güzeller güzeli sohbeti dinlemek için patreon.com/radyokaravan'a üye ol. İşin ne.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoJ9FKuCxFErhVr26eizMsiu08wfgEUT2IU3_0X5xcGNb9B9hxCVGhqfqlJHbr55ebDtrPbx-W7g_b2zZbUZ2UtTb0eApvDECA0AJHt5nNe8qI-o2TgMx0DZwfJiI89emNX_JVjWE4qF4/s1600/aylin-aslim-in-evine-polis-baskini-2320777.Jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="340" data-original-width="606" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhoJ9FKuCxFErhVr26eizMsiu08wfgEUT2IU3_0X5xcGNb9B9hxCVGhqfqlJHbr55ebDtrPbx-W7g_b2zZbUZ2UtTb0eApvDECA0AJHt5nNe8qI-o2TgMx0DZwfJiI89emNX_JVjWE4qF4/s320/aylin-aslim-in-evine-polis-baskini-2320777.Jpeg" width="320" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #222222; font-family: Helvetica; font-stretch: normal; line-height: normal;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVhqdajlIsGbrVtwpHC0Ok6h6_CGO8skRf8Hl80FqnOKwwLxZAeI0rrvN8DJQY2B28-7ugpdKGtzt8Vbh5pzkStrIs1-3v_D6oI9O-e3rL5j_W1tvFAzwIFt_LHGYsnTxFW_H_cm95NtU/s1600/aylin-aslim-in-evine-polis-baskini-2320777.Jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="340" data-original-width="606" height="179" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVhqdajlIsGbrVtwpHC0Ok6h6_CGO8skRf8Hl80FqnOKwwLxZAeI0rrvN8DJQY2B28-7ugpdKGtzt8Vbh5pzkStrIs1-3v_D6oI9O-e3rL5j_W1tvFAzwIFt_LHGYsnTxFW_H_cm95NtU/s320/aylin-aslim-in-evine-polis-baskini-2320777.Jpeg" width="320" /></a></div>
<br /></div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-52818086651874627652014-10-07T15:36:00.002-07:002014-10-07T15:36:41.034-07:00KIRK KATIR MI KIRK SATIR MI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div>
Gelecekten bugüne bakmak ne demek, az evvel çözdüm ve dedim ki aman unutmayayım da yazayım, hatta bloga yazayım da bir iki kişi de sebeplensin...</div>
<div>
Efendim, gelecekten bugüne bakmak demek, geçmişten bugüne bakmak demek. Aslında mantıken ne kadar saçma değil mi? Fakat yaşayanlar bilirler.</div>
<div>
Öncelikle afedersiniz şu mına kodumunun sineği gözüme girmese ben ne yazacağımı çok iyi biliyorum fakat kara sinek rahat bırakmıyor. Şimdi düşündüm de, kara tren türküsü eğer farklı bir boyutta yaşıyor olsaydık kara sinek olarak da söylenebilirdi. Aslında istesem anında google'a girip "Kara tren türküsünün sözleri" yazar, kafamdaki bu bilinmeze bir son verirdim fakat yazının ana teması sinekler değil. Yazının ana teması gelecekten bugünü görmek için geçmişten bugüne bakmak.</div>
<div>
Yani blogda bir önceki yazıyı okuduğumda hepi topu hah geberttim galiba, iki hafta önce İstanbul'dayken o yazıyı yazdığımı ve aniden deli tepmiş gibi soluğu Ege'de aldığımızı gördüm. Oysa o yazıyı neredeyse daha yeni yazdım ve bir de baktım ki şu an Ege'deki evimizi yerleştiriyoruz. Dolayısıyla bugünden geçmişe baktığımda aslında gelecekten bugüne de baktığımı fark ettim. Dolayısıyla nereden baktığımız bir kez daha önem kazandı. Uzay zamanda hiç bir şey sabit olmadığı için hiç bir şey de kesin kurallarla ölçülemez kanaatindeyim. Fakat her deli gibi bunu neden dediğimi bilmiyorum. Öyle gibi geldi, ben de yazdım. Ama ben genelde her yazının öyle gibi gelerek yazıldığına inanıyorum. </div>
<div>
Yani zaman ya da mekan olmadığı için ancak boyutlar arası farklılıklar olabilir. Burada da mekanın tamamen atmosfer olduğunu düşünüyorum. Mekanların farklılıkları, oraların nerelerde olduğu ile değil, niceliği ile oluşan atmosferden kaynaklanır. Bak gene öyle gibi geldi. Ben bir iki tane deli yazısı okumuştum, ayyynı böyle şeyler yazıyordu. Fakat okurken saçma geliyor da, yazarken acaip zevkli. Öyleymiş gibine geliyor ve yazıyorsun. Kendini çok önemli hissetmenin yanı sıra, bir şey üretme duygusu da hayattan doyum almana yarıyor.</div>
<div>
Geçen gün sevgili eşim Toni bilmem kim adlı bir filozofun stresten kurtulmanın yolunun zevk almak olmayıp, konsantre olarak çalışmak, üretmek olduğunu söylediğini söyledi. Bu da benim çok hoşuma gitti. Çok para kazanan bir restoranın sahibesi bir kadını içeride bulaşık yıkarken görmüş (tabii ki Yunanistan'da. Bizim ülkemizde Allaaaşkına böyle bir şey mümkün mü, ilk işimiz götümün kenarı olmaktır) ve çok etkilenmiş. Kadıncağızın gerçekten zor bir hayatı var. Kocası bir gece taak diye ölüy amanınnn tam bu satırları yazarken buzdolabı resmen canlandı gibi sesler çıkarmya başladı ve ben altıma zçtım çokafedersiniz ve sanırım daha fazla yazamayacam. Çok acil gidip yorganın altına girip kafamı örtmem gerek. Zira yeni taşındığımız yerin yan tarafında mezarlık var tövbe estağfurullah yaa akşam akşam...</div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-3836551970797360712014-08-30T00:00:00.001-07:002014-08-30T00:00:44.441-07:00YAZ AŞKI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div>
<img height="320" src="http://img22.imageshack.us/img22/4735/1985yazbitti.jpg" width="209" /></div>
<div>
Bu sabah aciyip derecede rüzgarlı hava ile güne merhaba dedim. </div>
<div>
Bisikletle krem peynir ve süt almaya giderken rüzgar beni eve geri sokmaya çalıştıkça fark ettim ki Ağustos ayının son dönemleri kış ile kavga etmekle geçiyor. Yaz kışa meydan okumaya çalışıyor fakat güneşin de ufak ufak osuruğu kesildiği için bir süre sonra güçsüz düşüyor ve her yavaş yavaş osuruğu kesilen kimse gibi teslim oluyor. Yani bir aslanın geyiğin ümüğüne çullanıp onu gebertene dek kıpırdamadan tutması gibi. </div>
<div>
Sonbahar yazın boğazına dişlerini geçirdi. Bir süre rüzgarlarıyla debelenecek, sonra sonbahar dinginliği gelecek ve sakin sakin kışa gireceğiz. Belki sonbaharın dinginliği bundandır. Teslimiyetin verdiği bir kaybetmişlik hüznü, öte yandan savaşı kesmenin verdiği ve gelen her ne ise ona karşı koymamanın, koyamamanın huzuru.</div>
<div>
Yani yapamamak ihtiyarlığın en korkutucu yanı gibi görünmekle birlikte teslim olmanın, zamana karşı yenilgiyi kabul etmenin verdiği derinlik, hayatı bilmenin yarattığı iddiasızlık ve sıradanlık. Oh ne güzel.</div>
<div>
Yaz yenildi. Ama yine gelecek. </div>
<div>
Bu savaş bitmeyecek ve sanırım aşk olarak kayıtlara geçecek.</div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-46203521486310301622014-08-05T11:26:00.001-07:002014-08-05T11:26:21.871-07:00YELLENME DEĞİRMENLERİ (HAYATA KARŞI)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<img height="300" src="http://www.greektravel.com/greekislands/chios/photos/chios-town5.jpg" width="400" /><br />
<br />
Şu an bir yandan dişim ağrıyor, bir yandan yemek yiyor, bir yandan da size laf yetiştirmeye çalışıyorum.<br />
<br />
Bu yaz benim için son derece acaip bir yazdı. Neresinden başlayacağımı bilemediğim için hiç bir yerinden başlamıyorum, direkt ortadan giriyorum.<br />
<br />
Geçen hafta üzerinize afiyet, Sakız'daydık. Yani Sakız adası dediğim de bilmeyenler için söylüyorum, Yunanistan'ın Chios adası. Orada sakız ağaçları var filan falan, mevzu o değil.<br />
Bu adada ismini vermek istemediğim bir pansiyonda kalıyoruz. Ama nası güzel bir pansiyon, size anlatamam. Geceliği 30 oyro (bu oyroya alışamıyorum, yuroyla devam edicem.)<br />
Ya anlatacak o kadar çok şey var ki, inanır mısınız, bir anda üşendim. Yani onca şeyi nasıl anlatıcam diye aniden karamsarlık dalgası içimi yalayıp geçti. Keşke kısa kısa her gün yazsaydım, pişman oldum şimdi. Bütün ütülerin birikip bir anda yapmak zorunda kalmak gibi. Kiii, son ütümü bu kış yaptım; Toni'nin gömleğiydi ve ısrarla ütülemek istedim, Toni bu isteğimden şaşırdı fakat tam ütü sırasında bana aniden büyük bir bunaltı geldi ve "Skerim gömleği, bana afakanlar bastı be" deyip üzerine ütüyle vurmaya başladım, sevgilim de "Skerim kaynananı ver istemem tamam" deyip hışımla elimden aldı gömleğini. Yani ne diyordum, benim için bazen birikmiş işler ütü yapmak gibidir.<br />
Efendim bu pansiyondaki ilk günümüzde radyo yayınımızı pansiyonun avlusunda gerçekleştirdik. Üst katta Almanya'dan gelen Türkler hatta, bizim radyo yayını yaptığımızı anlamadan kulak misafiri olduklarında benim gerçek bir ruh hastası, Toni'nin de sesi pek çıkmayan bir derviş olduğuna kanaat getirmişler (programı dinleyenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır) fakat ilerleyen iki günde olaylar ortaya çıktı. Üst kattaki Almanyalıların ilginç hikayesi ile olaylara giriyorum. Hazırsanız başlayalım.<br />
Başlayalım da, dediğim gibi onca olayı ben ne bok yiycem de anlatıcam yaa.<br />
Neyse belki bir iki bölümde anlatırım önemli diil.<br />
<br />
<b><u>1. BÖLÜM</u></b><br />
<br />
<i><b>ALMANYALILAR</b></i><br />
Bu arkadaş yurda giremiyordu. Sonradan avluda yaptığımız bir yemekte kanun kaçağı olduğu için yurda giremediğini öğrendik. Hem Kürtlükten, hem de asker kaçaklığından giremiyormuş. Budizmden, felsefeden filan dem vuruyordu. Ayrıca aşırı derecede dans etmeyi seviyordu. İyi yürekli birine benziyordu. Toni adamı çok sevdi. Şiddetten ne kadar hoşlanmadığından, insanseverlikten, komple sevgiden söz ettiği için derhal Toni'nin sevgisini kazandı.<br />
Bir tane çocuğu vardı ve karısından yedi yıl önce ayrılmış. Alt kattaki odada kalıyormuş eski karısı, onu da aramıza aldık. Aynı odada kalmıyorlardı. Çocuklarına iyi gelmesi için bir arada tatile gelmişler.<br />
Neyse. Derken gece hızlanmaya başladı. Üst kattaki Norveçli adam ve Danimarkalı karısı da yemeğe katıldılar. Derken Norveçli adam sarhoş olup Almanyalı adamla seksi danslar etmeye başladı. Almanyalı adam sevgi ve hoşgörü ile Norveçlinin kafasından aşağı bir sürahi su döktü ve çok mutlu oldular ikisi. Son dakikalara kadar Norveçli adam yerde emekliyordu. Koca Avrupa Birliğinin düştüğü durum içler acısıydı ama biz sevdik. Yani evli barklı adam bizce gey çıktı. Ama önemli değil tabii, bize ne, biz ayrıcı değiliz.<br />
<br />
2. BÖLÜM<br />
Almanyalının karısı üç gün sonra beni odasına çağırdı. Gittim. Ağlıyordu. Büyük 25 yaşındaki kızının babasının başka biri olduğunu, buradaki Almanyalının büyük üvyy kızını taciz ettiğini anlattı. Ben göt oldum. Toni'ye yetiştirdim, Toni dedi ki "Biliyorum, beni de öğlenleyin odasına çağırdı anlattı" dedi.<br />
Ben biraz durdum. "Nası yani ben bugün bisiklete çıktığımda sen kadının odasına mı gittin" dedim, Toni "Evet ama oturmadım, ayakta dinledim" dedi. Ben fazla kıllanmadım. Toni almanyalı adamın böyle bir şey yapmayacağını, kadının deli olduğunu söyledi.<br />
Ben inanmadım gerçi ama Toni korkar böyle bir olaya girmekten. O ince eleyip sık dokur. Yani kaçak et kesecekse de biraz daha garantili toplara girer. Güvenmediği ortamlarda bu tip acele işler ona göre değildir.<br />
<br />
4. BÖLÜM. PARDON 3. BÖLÜM.<br />
İstanbul'dan gey bi arkadaşım iki günlüğüne geldi. Aynı gün gelen bir başka arkadaşımız ve vapurda tanıştıkları bir çift ile cümbür cemaat akşam yemeğine gittik.<br />
Sonuç: Arkadaşımızın vapurda o gün tanıştığı evli çiftin erkek olanı gey arkadaşımıza sarktı. Hem de karısının yanında. Karısı da çok rahatsız olduğu ve dejenere oldukları için sırf karşılık olsun diye kızcağız bana sarktı. Fakat olacak şey değil, "Anam daha neler görecük" diye şive yapınca kız ne demek istediğimi anladı ve o da ciddileşti.<br />
Bakınız, beni ilgilendirmez, herkes istediği haltı yiyebilir. Sadece küçük burjuva dejenere olmuş aşağı tabaka cinsellik kokan geceler hoşuma gitmiyor. Herkes istediği boku yiyebilir. Ama eğer ortada birliktelikler varsa ve birileri birilerine RAĞMEN bir boklar yemeye çalışıyorsa o durum bana cinsellik değil, dışarı vurulmamış ağlama krizi ve nevroz gibi geliyor ve sinirimi o bozuyor. Yoksa cinsel seçimleri değil.<br />
<br />
Ulen yaşamak ne zor iş be valla.<br />
Dün diş operasyonundan sonra çektiğim korkunçççç ağrı sırasında dediğim gibi: SSKKRRİM LANN BU HAYATI!<br />
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-18176311863402351322014-06-25T12:44:00.000-07:002014-06-25T12:44:52.526-07:00ASLINDA DAHA DA YAZARDIM DA...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Daha önceki yazıda artık net bir şekilde ayan beyan dedim ki, "bir daha bu bilgisayarla yazanı zksnler" dedim ve sözümü tuttum. Yani o bilgisayar değişti. Terbiyesizliğin alemi yok.<div>
Tam oğlumun bir kenara attığı aşırı dandik leptopu formatlattırıp yumuşacık harflerinde nefis yazılar yazacaktım ki aniden f tuşunun bulunmadığını, yerinde düdük gibi garip bir şeyin durduğunu farkettim. Ama o kadar gıcık bir durum değil. Yani yazılabilir. Tabii çok hoş da diyemem. Sizin anlayacağınız, mutluluğu bulup da şakır şakır yazı yazmaya başlamak, yazım dünyasının fıtratında yok.</div>
<div>
Oha! Bu arada ben bu satırları döktürürken enişteniz Kenan Işık'ın yokluğunda bir kereliğine sunuculuk yapan dünyanın en sevimsiz insanı Acun Ilıcalı'nın (kendisine buradan her ihtimale karşı selamlarımı yolluyorum) sunduğu bölümdeki eczacılık fakültesindeki kızcağızın Pasatör'ün kim olduğunu bile bilmediğini sesledi. Çok şaşırdım. Çünkü bizim evde kıstas benimdir. Eğer bir şeyi ben bile biliyorsam onu bilmeyenler gerçekten feci durumda anlamına gelir.</div>
<div>
Hayır hayır benim için ağlama anne. Ben bilgiye karşı soğuk takılıyorum zaten. Hiç hoşuma gitmiyor. Fakat her ne kadar bilgiye karşı direnç göstersem de, aynı yarışmada sorulan Kızıldeniz nerededir sorusuna zart diye Mısır demeyi başardım. Öbür hayvan herif ne dese beğenirsiniz, valla billa Cezayir dedi. Ayooğluğayı. </div>
<div>
Ben kendime diyorum. Babam hariç.</div>
<div>
Efendim, yeni bilgisayarımın tuşlarını test etme amaçlı oldukça dandik bir yazı olduğunu ben de biliyorum. Ancak yine de boş bir gecede vakit gebertmek için birebir old düşünüyorum. Mesela deminki gibi "old düşünyrm" diye telefon mesajlarını kısaltanlar çok kalbimi kırıyor.</div>
<div>
Yani hayvanooğluhayvan, patronuna da aynını yazabiliyon mu? Ya da kıymet verdiğin birine. </div>
<div>
HAyır dışarıdan zaten yaz gecesi lağım kokusu geliyor. Bu İstanbul yazları sivrisineği ve lağım kokusuyla hakikaten çekilmez bir yer.</div>
<div>
İyi ki varım.<br /><div>
<br /></div>
</div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-5949525065584279462014-06-15T22:59:00.001-07:002014-06-15T23:00:21.533-07:00İŞTE BEN BÖYLE GÜNCEL BİRİYİM<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Çokafedersiniz bir blogum olduğunu farkedip de "acaba nasıl bi blogdu" diye merak edip tıklayınca bir de ne göreyim, son yazımı dört ay önce yazmışım! O da yani şeyden, eften püften, vicdan rahatlatmak içün.<br />
<div>
Neyse ama eşşeklik bende. Bloğu açarken düşünecektim.</div>
<div>
Bu 'Blog' lafı bana hoş gelmiyor. Mide bulantısını anırsatıyor. Üst üste üç dört kez blog blog blog deyince siz de anlarsınız.</div>
<div>
Fakat seri yazmama sebebim midemi bulandırması değil. </div>
<div>
Beni yazıdan soğutan, kitap yazmaya bile elimi uzattırmayan şey, BU KLAVYE!</div>
<div>
Bi kere blogdaki eski yazıları okuyanla bilir, klavyemin tuşu hatalı. Bak gene yazmamış. Klavyemin R tuşu bozuk. Ama bunu abanarak yazdım. Ayrıca Ğ tuşu da kada olmasa da, o da bozuk. Arada temassızlık yapıyor. Haaaaa bi de en önemlisi var: O da bu leptoplarda parmek şeysi var ya,, hani mouse olarak kullanılan, işte yazı yazarken baş pamağımın göt kısmı oraya geliyor. Sonra da yazılar bir anda yukarıda bsaçma sapan bi kelimenin ortasından giriyo, bulması ayrı dert, onlaı silip yeniden yazması ayrı dert.</div>
<div>
Yazmam daha iyi lan dedim. ve dört ay geçmiş.</div>
<div>
Yazmayı özlemiştim fakat şimdi bu satırları yazarken yine tadım kaçtı.</div>
<div>
Yeni bir bilgisayar almak üzereyim çünkü memo bu leptopu pij etti. league of legends diye bi oyunu var, paso onu oynuyo ve şarz girişi folloş olmuş, aniden zart diye kesiliyo filan, zaten R ve Ğ tuşları malum. </div>
<div>
Bugün yarın gidip bi leptop alıcam sayın kendime.</div>
<div>
Eğer yeni yazı görürseniz bilin ki yenisini aldım, yok göremezseniz, bilin ki bizim evde bilgigasayar cıngarı (deminki gigasayar yanlışlığını ispat olsun diye silmedim çünkü yine elimin götü yazının yerini değiştirdi)</div>
<div>
hülasa, bu leptopla bir daha yazan eşşoleşşektir.</div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-19170296195748260162014-02-17T22:57:00.001-08:002014-02-17T22:57:55.609-08:00DERS HAVASI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img src="http://cdn.pudra.com/877/300x193/179690915-thinkstock-ders-calisma-odev-anne-cocuk-kiz-mnk.jpg" /><br />
Beni annem hiç ders çalıştırmadığı için, çocuk nasıl ders çalıştırılır bilmiyorum.<br />
Ama çalıştırmam gerektiğinin vicdan azabı evin her yerinde sızım sızım olduğu için bu tilki yaradılışlı kurnaz çocuk milleti hemen bunu çakıyor ve kesinlikloe ders çalışmayışının sorumlusu olarak sizi görüyor.<br />
belki de çalıştırmak gerekir. Belki çocuk ders çalışmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyordur.<br />
Fakat ben ona öğretemem. Çünkü bilmiyorum.<br />
Çalışma disiplinini ben çok tehlikeli bir ormanın derinliklerinde buldum. Hansel ve Gratel o ormanda az kaldı pasta evin içinde ölüyorlardı. Sistematize edecek kadar çalışkan değilim. İçgüdüsel olarak disipline olabiliyorum.<br />
Ben bunu kimseye öğretemem.<br />
Kimseye sistemli çalışmayı ve nasıl çalışacağını anlatamam çünkü bilmiyorum.<br />
Bir şeyler biliyorum gibi ama anlatmaya başlayınca kafam karışıyor.<br />
Eve gelen öğretmen de geldiğinin dakkasında ne kadar tembel ve okul hayatı başarısızlıklarla dolu olan biri olduğumu görüyor ve işi seriyor. Ya da bizim herif dinlemiyor dersi. Her ne olursa olsun, bu evde okul havası esmiyor.<br />
Okul havasını evde kimse sevmezken çocuktan beklemek haksızlık olur, öyle diil mi?</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-44671509865989805782014-01-06T05:27:00.003-08:002014-01-06T05:27:32.801-08:00ÖLÜMÜNE BİR METO’FOR (FOR METO)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal">
<img height="221" src="http://s2.trthaber.com/resimler/168000/169270.jpg" width="400" /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Cehenneme
atlar gibi, Altı Ocak günü alev alev yanan şehre süzüldü, ya da bu ikircik onun
hayatında hep vardı; ocağına, Meryem Ana’sının kutsal kucağına atladı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Birini alana
bir diğerini de yanında hediye veriyoruz bu canına yandığımın Karaköy
vapurunda.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ne olursa
olsun, artık klişelerimle dalga geçtiğinde utanacağım, bu yargıyı teslim edebileceğim
bir yer altı mihenk taşı yok. İstediğim kadar abartılı, şatafatlı, okuyanları
utandıracak benzetmeler, metafor yağmurları yapabilirim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">(Derin bir
yara acısı.)<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Metin
Kaçan’ın atladığı haberini okuduğumda ağzım açık kaldım. Uzun süre öylece,
çeneme kramp girmiş gibi, kramp girmiş boşluğa takıldım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Yazsan
olmaz, yazmasan hiç olmaz insan, Metin Kaçan.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Bir
benzerleri daha olamayacak Kaçan’lardan en küçükleri Fatih’le yakın arkadaştım.
Metin Kaçan’sa hep uzaktan; bir şekilde Trainspotting doksanlarımızın Kuzuların
Sessizliği hapishanelerinin maskeli Anthony Hopkins’iydi; hem güvenilir ve
sağlam, hem çok korkunç ama bir yerden çok tanıdık, Metin Kaçan.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ama asla
gariban değil. Yani gariban hiç değil. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Metin Kaçan
katiyen gariban değildi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">O hep çok
tehlikeli ve kim olduğu hep flu kalmış hayaletli ve köhne köşkün arada kırmızı
ışıklı bakan ve her zaman ama her zaman şefkatle gülümseyen, her an bir hinlik
yakalamış gibi müstehzi bakan kontu gibiydi. Her an gülümseyen bu hali ona
asalet katardı. Aklımda hep o gülümsemesiyle kalacak pek çoklarının aksine, bu
yüzden çok şanslıyım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Bir
röportajında para hakkında “En önemli şey artık para” diye inanmadan konuşmuş
olabilir ama büyük ikramiye çıkan bir bileti cigaralığını yakarken kullanabilecek
nadir insanlardan biri, büyük bir hedonistti Metin Kaçan. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Haberin
şokundan sonra kalbime üzüntüden bir ağrı girdi. Sebebini bilmediğim yoğun bir
pişmanlık; o soğukta atlarken hissedebilecekleri yasak bölgesine girip, korku duvarını
aştıktan sonra gelen mutluluğu duymaya çalıştım. Rüzgarı bu kadar şiddetle,
dönüşü olmadan içinden geçirmek nasıl bir duyguydu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Kulağında
ölüme yakışır coşkulu bir müzik olmadan nasıl atlamaya cesaret etmişti, acaba o
müziği gaipten duyuyor muydu, acaba atlatanından mı içmişti, acaba bir anda mı
karar vermişti, acaba suçluluk mu duyuyordu, yetersizlik mi, anlamsızlık mı,
yalnızlık mı, yoksa hepsinin birden kör düğüm olduğu yer mi, yoksa bir anda
gelen muhteşem bir rahatlama hali miydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Vardı bir
bildiği. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Yıllardır
görmemiştim; gençlik yaşlarımdan aklımda kalan, Dolapdere’nin çok acayip
karanlık dehlizlerinden birkaç önemli sahneyi, iyi aile çocuğu zıpçıktı bir
başka arkadaşımla bana gezdirmiş, aslında sigortacı olmamız gereken
hayatlarımızı yüzümüze daan diye vurmuş ve o kadar ki, bu memur hayatlarımızın
güvenli duvarlarını eve dönünce öpmüştük. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Boğaz köprüsünün
çelik halattan telleri kalbimizi zangır zangır titretip ölümün sazları ağıt
yakarak her an sessizliği yırtarken ve Meto’nun dinmeyen ve bilinmeyen acı ve
öfkesiyle uyum sağlamaya çalıştığı ve hapishanelerimizin anahtarlarını eksik
eteklerinin mahrem yerlerine saklamış İstanbul artık her köprüyü geçişte daha
fazla İstanbul ve köprü artık yetmiş metreden bir yer altı türbesi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Coşku
bağımlılarının tek sebebi umut ve heveslerini terbiye eden edepsiz ve haddini
aşan bir öğretmen gibi seni adam yerine koymadan rüzgarlarında oradan oraya
uçuruyor, yüzünü gözünü yerlere sürtüyor, üzerinde sigara da söndürüyor,
susturucu takıp kafana tetiği de çekiyor, şehvetinden daha neler ediyor o hep
aynı şeyleri anlatan bunamış hayat, evet. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Metin
Kaçan’dan sonra eski tüfek arkadaşlarımla araştık, başsağlığı dileştik,
hepsinin ortak sözü “Meğer ne çok seviyormuşum herifi” oldu. Bizlerin de bir
gün öleceğini ve çok üzülündüğünü fark edip birbirimizle dikkatle ve hürmetle
konuştuk.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Keşke o da
duysaydı da dalgasını geçseydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Huzur içinde
uç Metin Kaçan.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Her ne yapmış
veya yapmamış olursan ol. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Huzur içinde
uç. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 14.0pt; line-height: 115%;">Ah be abi…<o:p></o:p></span></div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-24005702247058938082013-12-23T08:28:00.001-08:002013-12-23T08:28:19.864-08:00KISA BİR ANEKDOT MU, TOD MU YOKSA TOT MU. <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div>
<img src="http://www.haberself.com/res/img/haber/1/2870.jpg" /></div>
Efendim lafı hiç dolambaçlandırmayacağım, derken dolambaçlandırma bölümünde sanırım bir nebze dolambaçlandırdım.<div>
Neyse ki Çekoslavakyalılaştırmaya çalışmadım.</div>
<div>
Konuya giriyorum:</div>
<div>
Bir kimseye değer verdiğimde kılıbık bir erkek haline geliveriyorum. Nedense bunu fark eden bazı hanım arkadaşlarım da sürekli kürkler, pırlantalar isteyen kadınlar gibi bana naz yapmaya, fazla nazik halimden istifade etmeye başlıyorlar. Fakat bendeniz esasen Kadir İnanır gibi de bir hale gelebildiğimden, kendimden korkuyorum desem yeridir.<div>
Beni en çok yoran, başıma gelen hayal kırıklıklarını yaşamak değil, onlara sinirlenme gücü bulamamaktır. Sinirlenme gücümü bulduktan ve içimden afedersiniz "assktrr lan" dedikten sonra hava hoş. Yani ben cingenleşebiliyorsam kendimi o konudan kurtarmışım demektir. Ama cingenleşemeyip de o kırgınlık halinde asil asil oturmak zorunda kalıyorsam o zaman verem dahi olabilirim. Ama cingenleşebiliyorsam çok rahatlıyorum, çıbanı boşaltmış oluyorum. Sinirim minirim kalmıyor.</div>
</div>
<div>
Mesela bugün iki kişiye çok darıldım. Fakat içimden akşam vakitlerine doğru "adam mısınız lan siz assktrin hıyaraaları, düne kadar ajlıhtan ölüyodunuz" diyebildikten sona onlara olan sinirim ve kinim geçti.</div>
<div>
Çingenlik olmasaydı ben bugün belki de varolmayacaktım.</div>
<div>
Yazıya başlarken kendimi sevilmeyen, değersiz biri olarak görüyordum (bunda klavyemin r ve ğ tuşlarının hala bozuk oluşunun da payı büyük, çok bastırmak sinirimi bozuyor) fakat bunu yaşamama sebep olan kişilerle ilgili yukarıda geçen konuşma tırnaklarını hayata geçirdikten sonra bi rahatladım bi rahatladım, allah seni inandırsın çok rahatladım.</div>
<div>
Sizin de sinirinizi bozanlar varsa yollayın içimizden aşağılayalım, taa hocağefendilere havale etmenize gerek yok yane.</div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com25tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-19969733056369090562013-12-17T01:07:00.001-08:002013-12-17T01:07:18.199-08:00RADYOLARDA KADIN KOTASI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div>
<img src="http://www.haberler.com/haber-resimleri/420/turkiye-nin-ilk-radyo-ve-demokrasi-muzesi-aci-5391420_o.jpg" /></div>
Dün bir radyocu arkadaşımla telefonda konuştuk.<div>
Artık radyo denilince içime afakanlar basıyor. Sanki tedavim tamamlanmış ve taburcu olmuşum, orası da her gün iki saat trafikle gidilen, baş tabibi sert, en ufak bir karşı çıkışta iğneyi damarına zorla sokuveren bir tımarhaneymiş de, tekrar duble kapılı, süngerli odalara tıkıştıracaklarmış beni gibime geliyor.</div>
<div>
Bu sarih anlatımımdan sonra meseleye dönelim: Dedi ki, "O radyoda da sadece bir kadın DJ çalıştırıyorlarmış."</div>
<div>
"Nasıl yani, başka hangi radyoda böyle kadın kotası var ki?" dedim. </div>
<div>
Aslında böyle bir şey olduğunu, yani çoğu radyonun kadın programcı çalıştırmadığını ve mesela diğer bütün radyolarda da taş çatlasın bir ya da iki kadın programcı çalıştırıldığını biliyordum ama beni sinirlendiren şeyleri sanki bilmiyormuş gibi baştan duyup tekrar tekrar sinirlenmeye bayılırım.</div>
<div>
Yani lafı uzatmayayım, iş yerlerinde nasıl ki bir sakat kotası vardır, bir görme özürlü çalıştırılar, ya da yürüme engelli birini, kadınlar da bu sakat kontenjanındandır.</div>
<div>
Buna kimse inanmak istemiyor ama bu böyle.</div>
<div>
Bu böyle amk böyle işte. Açın bakın o zaman inanmıyorsanız.</div>
<div>
Lümpen yöneticilerin verdiği kararlar radyolarda tıkır tıkır işliyor, yıllardır hem de.</div>
<div>
Siz de gariban çocuk yayında ağzını yana eğerek "limburu going efem" dedi diye kendinizi yurt dışında hissediyorsunuz. </div>
<div>
Hee, hissedin hele biraz daha. </div>
<div>
Gök yüzünde "vah beni vah beni" tüküsü ağıdını yakarken, hissedin ank.</div>
<div>
Bundan böyle her sabah yazı yazayım bulokuma da görün gününüzü.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-40662417860624461062013-12-15T22:26:00.002-08:002013-12-15T22:32:25.351-08:00BOŞ VEEEEERR......<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="MsoNormal">
<img src="http://www.kutahyazeybeksurucukursu.com/images/ana-sayfa-resimleri/zeybek_logo_1.bmp" /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Aman yarabbi!
Okula yallah ettik ama edene kadar o da ağzıma etti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Nasıl bir
iştir çocuk yapmak, nasıl bir kafa yapısıdır çocuk yapma kafası, anlamadım ki.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Bir kerelik
zevkin bedeli, ki o kadar da zevkli işler değildir yani, atla deve değildir,
çok magazin malzemesi olduğu için öyle gibi gazlanır ama sanmıyorum bir Adem,
bir Havva iki tek attılar diye koskoca cennetlerden atılsınlar. Eğer öyle bir
sebepten atıldılarsa da ossuraaym ha öyle cennete tövbe rabbil alemin.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Sabah 06.30’da
büyük zorluklarla ve her sabah olduğu gibi saatin çalma anında “Bugün zıbarıp
uyusam da bu sabi okula bugünlük gitmese de hepimiz uykumuzu mu alsak” rutinli
fikrimi aklıma getirip yataktan doğruldum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Bir aile
geleneği olarak, anneannemin yaptığı gibi sabahlığımın kuşağını bir metre
geriden hısıııır hısııır sürüye sürüye mutfağa gidip mokkayı ocaa koydum.
Sabahları batılı hissetmek beni motive hissettiriyor. Etmiyor ama
hissettiriyor. Ona da şükür elbette.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Arada içeri
boynumu uzatıp çocuğa, yani Memo’ya hadi kalk hadi kalk, dedim durdum ve mokka
cezvesinden tıkırtıların geliş vaktine kadar maillerime filan baktım. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Efendim
bendeniz bundan bin sene önce Zart Kabakâât ismiyle bir facebook sayfası
almıştım. Ama mesela kaç sene önce biliyonuz mu, bakıyım bi… o manita vardı,
ondan önce şu manita vardı (parmak hesabı değil biz manita hesabı yaparız) demek
ki yaklaşık 7 sene önce alıp bi daha da yüzüne bakmamışım fakat ara ara oradaki
insanların doğum günlerini hatırlatıp durur.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Bana
facebook çok karışık ve külfetli gelmişti. Sürekli bi şeyleri takip etmek
gerekiyor, millete fotoğraf paylaşıyon, onlarınkini beğeniyon, parmak işareti
yapıyon, yapmazsan, yorum yazmazsan haybeye düşman ediniyon filan. Darlanmış,
iki üç ay takılmaya çalışıp bir daha da yüzüne bakmamış, hatta hesabı
kapatmıştım. Derken nasıl oldu bilmiyorum, son zamanlarda oradan yine haberler
gelmeye başladı. Bilmem kim bilmem ne fotosu paylaştı, bugün bilmem kim bilmem
kimle arkadaş oldu, yok efendim bilmem kime nispet etti filan. Nasıl öyle
hortladı anlamadım.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">E tabii 7
senede ilişkilerin afedersiniz amına da konabiliyor tabii. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Mesela
oradan bir ropsu çocuğunun bugün doğum günüymüş. Bu pezevenk, benim oğlan küçüktü,
bebecikti, ben de her Türk kadını gibi çocuğunu tek başına büyüten biriydim,
para pul kazanmam çok önemliydi, ki hala da çok önemlidir, bu sabah bakmayayım
mı ki bu itooluitin yayınevi deli para basarken bana beş kuruş vermeyen
ibinonun doğum günüymüş. Derken benim sinirler sen bi geril, bi geril, mokka da
orada bütün batılılığıyla fokurdamaya başladı fakat ben ona da kızdım, yani havan
kime lan, krizden gözünü açamıyon, Napoli çöp deryası olmuş, hala fıkır da
fıkır. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Neyse, bu
herifin bana olan borcuyla kendime gelip çocuğa da kızdım. Kalk ulen adamı
hasta etme, ben sen okula gitçen diye kalktım bu saatte.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">“Ben daha
çocuğum, uykuya ihtiyacım var” diye seslendi yataktan.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Esas benim
uykuya ihtiyacım var. Ben de yetişkin olmam gerekirken bir bok değilim. Hiç bi
şekilde işten anlamıyorum, hakkını istediğinde bi de üstüne yarı deli havası yaratılıyor,
bu ne pişkinliktir!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Efendim Allah
kimseyi memur çocuğu yapmasın. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Allah
hepimizi ropsu çocuğu yapsın. Neden mi, yoksa diğer ropsu çocukları hep böyle
sinirlerimizi harab edecek.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Her neyse,
bunlar geçmişte kaldı, o ropsu çocuklarının yerini yeni ropsu çocukları aldı.
Gün olur devran döner dedikleri hikaye sadece oyuncu değiştiriyor, devran hep
aynı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Ama bişey
diycem, ben aslında hatanın bende olduğunu bilecek kadar kendini yetiştirmiş
biriyim. Fakat o hatayı düzeltmeye üşenecek kadar da tembel.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Gerçekten. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Şimdi sen
sağ ben selametim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">O lavuk,
yani yayınevi olan lavuk da şapkası düştü keli görüneli bin yıl oluyor fakat
hala facebboktaki fotosuna baktım, insan tabii ne yapsın, kuyuğunu dötüne yapıştırıp
uçurumdan mı atlasın, kendini haklı hissede hissede yaşıyor ve hatta manita
araklamak için kafayı üzgaa verip saçları uçuşturup hava yatmış kendine. Ne
yapsın. Allah sebep veriyor. Versin de.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Helali hoş
olsun, boş ver.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Kenan Doğulu’nun
on beş sene önce paparazzi programında Yeşim Salkın yeni bir hayali ihracatçı
bulduğunda arka planda Bodrum’da sesi gelirken dediği gibi: Boş veeer.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Mesela orada
mevzu Yeşim Salkım’dı, Kenan Doğulu’nun sadece arka plandan sesi gelmişti ama
aklıma kazınmış o “Boş veeeeer” sözü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large; line-height: 115%;">Demek ki
neymiş, her zaman söz uçup yazı kalmıyormuş.<o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;"><br />
</span><br />
<div class="MsoNormal">
<span style="line-height: 115%;"><span style="font-family: Times, Times New Roman, serif; font-size: large;">Demek ki bu
hayatta sadece, boş vermek kalıyormuş.</span><span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></span></div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-57236815621832498462013-11-19T00:25:00.002-08:002013-11-19T00:25:37.997-08:00EY HARABAT EHLİ!<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img height="385" src="http://www.fluxshop.se/blog/wp-content/uploads/2010/11/2840518_large.jpg" width="400" /><br />
Selam olsun ey gönlü yaralı, ey batı ile doğunun sentezine vakıf olamamış, gurbet ellerde kalakalmış, vatanına gurbet olmuş erenler!<br />
Sizi yetim bırakmamak <u>adına</u> bir yazı yazmak için şu boynu bükük klavyemin başına çöktüm ellerim mevlaya doğru.<br />
Şaka şaka ellerim tabii ki mevlaya değil, klavyeye dönderilmiş durumda.<br />
Ellerim klavyede, gözlerim mevlada, bu güzelim bahara çalan gasım ayında yanık yüreklerimizle yetim galdığımız bu yaban ellerde...<br />
daha fazla dayanamıycam ühü ühü ühü....................................<br />
Sevgili arkadaşlar. Ben kendimi durup dururken ağlatabiliyorum. Dedim gurtuldum.<br />
Sevgili bloh dostu, ben köylü olmak istiyorum.<br />
Neden mi? Güzel soru.<br />
Sevgili okumayı seven fakat saymayan, siz günümüz tüketim toplumu kasapları, evet evet yanlış duymadınız, anaazdan babaazdan yetim galmışsınız. İşte bu yüzden.<br />
Yani tam bi konuyu anlatmaya başlıyorum bu aralar, diyelim ki çok da mutlu, neşeli, üstüne üstlük çok da batılı ve de havalı bi mevzu hakkında konuşmaya ya da yazmaya başlıyorum diyelim...<br />
Abicim, gardaşım, veli dostum, yavrum, evladım, bir anda o neşeli durumun içinden ince ince bir saz sesi duyulmaya başlıyor, aniden içimde bir yanık alabalık, şaka şaka alabalık olur mu hiç, bir yanık gazel, bir yanık uzun hava, bir yanık dert, tütüyor da tütüyor. <br />
Siz köylülüğün ne demek olduğunu bilmezsiniz sevgili havalı insanlar.<br />
Ey havalı insanlar! Ey yüzünü batıya dönmüş nip tak ruhlular!<br />
Ben nerden biliyorum bu köylülüğü, bu uzun havaları, gazelleri, bu dertleri, bu yetimliği, gurbetliği, gavuşamamayı...<br />
Tam diyelim ki bir arkadaşım NewYork'tan gelmiş, acaip derecede New York'u anlatıyor, anlattığı yerde Buklinm havası esiyor, abicim tam ben de o havaya giecekken aniden içimde bi saz öyle içli bi şekilde taksime başlıyor ki ince ince, intro bitmeden hemen konuya dalayım diyorum fakat millet konuşurken saz namesini çalıyor da çalıyor, sıra bana geldiğinde sazın introsu bitmiş, sıra gazele gelmiş oluyor...<br />
Misal:<br />
<br />
"Hazan ile geçti şu benim ömrüm<br />
Eyle dert bürüdü zar garip garip<br />
Ne bir gülüm kaldı ne de dikenim<br />
Ağla şimden gerü var garip garip<br />
<br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px;" />Hançer-i feleğin ucu cigerde<br />
Durmaz akar yaram içerde<br />
Gurbet ellerinde tutuldum derde<br />
Gel tabib yaramı sar garip garip"<br /><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px;" />Yani bu şekilde.<br />
Sonra aniden türkü dalgası geçip içimden ıyyy diyip hemen batılılaşıyorum fakat on dakika sonra tekrar saz bi başlıyor, abooovv, yanık yanık... sokaklara taşıyor.<br />
işte bu yüzden, beş dakka sonra ne olacağını bilmediğim için fazla iddialı davanamıyorum.<br />
Ha, mesela bazı iş teklifleri geliyor son zamanlarda. Çok havalı isimli, batı menşeili şarkıların çaldığı iş yerlerinden. Fakat ben artık köylü olmak istediğim için kesinlikle aradıkları numaraya o an ulaşılamıyor taklidi yapıyorum. Yokum ben o oyunda artık.<br />
Bu ama benim suçum değil. Hem batılısın diyen, hem de türkü çala çala ağlatan ve çatır çatır bilinçaltımıza sıçmamıza sebep olan anormal politikamızın ve eğitim sistemimizin suçu.<br />
Tam düzeleyim derken şimdi de ilahiler girdi devreye.<br />
Yahu devrelerimiz yandı mına koyim, devrelerimiz yandı.<br />
Anlamıyolar mı, devrelerimiz yandı!<br />
Girer bir hoyratta gülün çürüdür nidem çürüdür.<br />
Bülbüller ötecek bağın mı kaldı nidem, bağın mı kaldı...</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-3904119956288776592013-10-17T18:51:00.000-07:002013-10-17T18:57:00.068-07:00RÜYA İÇİNDE RÜYA GÜYA<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img src="http://blog.taliasoft.com/im/2013/05/karinca.gif" /><br />
Sonbaharın gelişiyle birlikte içime çeşitli hüzünler hücum etti sevgili romantik kardeşlerim.<br />
Bendeniz sonbahar geldiğinde altı aylık hüzünlerimi bir anda yaşamaya gayret ederim, zira hüzünlenip duygusallaşmaya oldukça üşenen bir yapıya sahip olduğumdan, hazır sonbahar da gelmişken hepsini bir arada yaşar, kurtulurum.<br />
Fakat şimdi hemen negatif bilimlere meyilli okur diyecektir ki "ha, bu karı da amma (karı derken, günlük konuşma dilinde öyle terbiyesizlikleri hepimiz içimizden yaptığımız için diyorum yoksa ne siz karı dersiniz, ne de ben karıyımdır, oldukça hanfendi bir kişilik yapısına sahip olduğumu beni yakinen tanıyanlar iyi bilmekle birlikte ufak bir şüpheye de sahiptirler, acaba derler; acaba karı olabilir mi. Ve ben, bu tehlikeli sularda yüzmeyi çok severim)<br />
ne diyorduk ki ya...<br />
haa, tamam tamam, şey diyorduk; siz şimdi olumsuz düşünüyorsanız "tamam karı değil ama maalesef oldukça da öküz bi insanmış ki, baksana abi ya, hüzünlenmeye üşeniyormuş vay ayı vay" diyeceksinizdir. Herkes değil tabii ki, olumsuz düşünen, pesimist, hayattan bezmiş, hep bana hep bana diyen, yaşadığı hayatı bir türlü kendine yediremeyen, çok daha iyilerini hak ettiğine inanıp hayatın ve çevresindeki hıyarağalarının (ki onlar hıyarağası değildir, bu tip insanlar onları içten içe suçladıkları için hıyarağası olarak görürler,) kendilerine katakulli yaptığına inananlar.<br />
İyimserlerse, evladım, onlar zaten ebleh ebleh her şeye gülümserler.<br />
<br />
SORU:<br />
1) Neden hüzünlenmeye üşenirim?<br />
Cevap: Çünkü bendeniz rüyada yaşar gibi bir yapıya sahip olduğum için (ilerleyen satırlarda açıklayacağım,) ve rüyalarda da duygular aşırı yoğun yaşandığı için, mesela hüzünlendiğim zaman çok fena olurum. Sınırlarını bilen, zamanında çerçeve çizilerek yetiştirilen bir çocuk da olmadığım için bu hüznün nerede başlayıp nerede biteceğini her çerçeve verilmeyen ölçüsüz denyo gibi bilemez, haliyle de çok yorulur, çok yıpranırım.<br />
Mesela kuyruğu açık yara olmuş, tüyleri örselenmiş, anasının memesinden daha yeni kesilmiş ve doğmak için boktan bir zaman seçmiş yaz sonu çocuğu siyah beyaz bir kedinin 'yaşamak istiyorum teyzeee' çığlıkları beni aylarca paramparça etmeye yeter. Buna mukabil, ona sokakta yemek verip biraz sevgi göstererek kendimi çok iyi bir insan hissedip, aylarca götümün üstünde oturmasını da iyi bilirim. Bununla da kalmayıp ona düzenli yemek götürüp hatta alıp evine götürüp kuyruğunu iyileştiren, veterinere varını yoğunu veren kadınla konuşurken yüzündeki derin yıpranma izlerini görüp içimden "anneee kadına bak" der, yetinmeyip, evinde on beş kedi olduğu için içimden "aboo kafayı yimiş" diyeek kendimi güldürmeye bile çalışabilirim.<br />
İşte bütün bunlaaaar, (yani önce çok fazla hüzünlenerek aşırı yıpranma ve ardından gelen iyrençlik dalgasıyla kendimi hor görme filan,) kendimi kötü hissetmeme, hayatı ağır bir yük gibi görmeme sebep olduğundan, hüzünlü bir yapıya sahip olmayı sevmem.<br />
Çünkü hüzün demek, kendimi aşırı yargılamak anlamına da gelir ve bendeniz ağır Kemalist, asker kızı bir annenin kızı olduğumdan, yargı sistemim oldukça ağır ve acımasızdır. Yani belki asmaya kadar götürmem ama yakama yapışır, sürekli bindiğim dalı keserim.<br />
<br />
2) Neden rüyada yaşamak:<br />
Cevap: Bu bir tek benim değil, sanıyorum sorumluluk almadan büyüyen ama kendini bütün hayattan sorumlu gibi hissederek gerek kendine, gerekse çevresine artislik yapan herkesin davranış bozukluğudur diyebilirim. Bizler hem çok tembelizdir, hem de bütün hayatın yükünü sırtımızda gezdirdiğimize inanıp çok kabalaşabiliriz.<br />
BU ikilem de içimizde garip bir algı bozukluğu yaratır. Çünkü efendim insan kendini kandırıyor gibi gözükse de aslında alt benliği her şeyin farkındadır. Yani ben şimdi bu kadar akıllı bir insanım, allah aşkına ne tembel olduğumu anlayamıyor muyumdur sizce? Kesin anlıyorumdur. Nereye kadar saklayabilirim ki?<br />
Kendimi geliştirmeye, kendimi tanımaya, paylaşımcı olmaya, dünyaya meraklı gözlerle bakmaya, acaba başkaları ne yapmış diye bakmaya üşendiğimi bilmediğimi mi sanıyorsunuz?<br />
Kendimizi kandırabiliriz ama kendimizi asla.<br />
Dolayısıyla kendimizi sürekli kandırmaya çalıştığımız fakat aslında her şeyin farkında olduğumuz için arada kalır, rüyada gibi sanarak gerçek hayatın soumluluklarından yırtmaya çalışırız. (Konuşmalarımız ve yazılarımız da sayıklama gibidir.)<br />
Biri soru sorduğunda cevabı zaten herkes biliyor gibi düşündüğümüz için dinlemeye ve cevaplamaya üşeniriz.<br />
Aaaa çok saçma yaa, şu anda - hem de bu kış gününde - tam yazı yazarken klavyemin dibinden bir karınca yürüyor ki, bu evde ilk kez bi karınca görüyorum.<br />
Acaba rüyada karınca ne demek.<br />
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-795120513422246902013-09-30T22:36:00.000-07:002013-09-30T22:36:31.033-07:00TEHLİKELİ İLİŞKİLE<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img src="http://hastaneciyiz.files.wordpress.com/2012/03/paranoya.jpg" /><br />
Şükür kavuşturana blog dostu!<br />
Öncelikle R tuşumun hala hasta olduğunu belitmek isterim. Çok bastırmazsam çalışmıyor.<br />
Evde çok çatırtı kopardığım için çüşş, ohaa, yuuh gibi laflara maruz kalacağıma dedim, yazmam daha iyi. Tohumunuza para mı saydım neticede, okumazsınız olur biter. Ha, şimdi işte yine aynı sorunsal: Bir sanatçı kendisi için mi, yoksa sanatsever/edebiyatsever için mi üretir.<br />
Sonbahar geldi ya, içim hüzün kaplama oldu. Bu yüzden her yeri yakıp yıkasım var. Elbette üşendiğim için bunu yapmıyorum. Bi de zaten sini kizi geçiip daha önce evi dağıttığım çok olmuştu fakat nerden baksanız on iki - on üç senedir bu tip aşırı hareketler yapmıyorum. Neden yapmıyorum, e çünkü dağıttıktan sona ben topluyorum da ondan. Aynı şekilde bi iki kez sinilenip çok pahalı telefonlarımı duvara attığım olmuştu (fakat modelleri geçmişti zaten) gidip yenisini aldım. BU yeni alışlar günümüz tüketim toplumlarında bi süreliğine gerilimi azaltsa da, meseleyi tamamen geçirmeye yetmiyor. Fakat yine de yeni mal aldığınızda da sinirlenirseniz, mesela ben, yeni telefon ya da benzeri taşınabilir elektronik cihaz aldığımda bi sinir ortamı oluşursa onu en yumuşak yere hop diye kibarca atıyorum. Atarken de frene basan laflar ediyorum:<br />
"Ne biçim konuşuyon ki sen allah allaaah" diyorum mesela. Burada hanımefendiymiş de, sinirlenmeyi pek bilmiyormuş gibi davranıyorum. E siz de takdi edersiniz ki taksitleri devam eden bir telefonu kırmak akıl karı olmaz. Hem o yaşları geçtik.<br />
Mesela bu yazıyı yazarken evde kimse olmadığı için çok rahatım. R tuşu çalışmayınca takır takır indiiyorum ensesine. Fakat enteersan bişey fark ettim:<br />
Bu klavyenin r tuşu bozuk ya; hani temassızlık var ya, enişteniz de r'lei söyleyemiyor, bir ara şüphelendim acaba enişteniz bir hainlik mi yaptı. Neticede bibirinizi sevseniz, aynı evi paylaşıyor olsanız da, aslında erkek ile kadın bibirlerine düşman iki cins. Neden olmasın dedim, bozmuş olamaz mı... Yani dünyada ne manyaklar var; yıllar yılı sapık olduğunu anlayamadan bi arada yaşayan nice insan var. Belki enişteniz de manyaan teki ve geldi benim r haflerini bozdu.<br />
Sona dedim ayça saçmalayıp durma. Baksana adamcağız kırmızı yanaklarıyla şeker gibi oturuyo hiç bi şeyden haberi olmadan. Sonra dedim ya rol yapıyorsa... Yani ben yana doğru bakarken onun gözleri kırmızı olup sırıtarak bana bakıyor ve tam ondan yana baktığımda nomalleşiyo olabilir. Sonra dedim saçmalıyosun ayça. Sonra unuttum.<br />
Fakat dünden beri o korkunç olay gerçekleşti: KLAVYEMİN Ğ TUŞLARI DA BOZULMUŞTU!!!!<br />
E bu herif r'leri ğ diye söylüyor?<br />
Sonra dedim ki, yok ayça dedim, hiç bir psikopat bu kadar bire bir çalışmaz. Azıcık akıl oyunu yapar. Yani kalkıp da göz göre göe r'leri bozacak, ardından da yımışak g'leri bozacak, mümkün değil. Sonra dedim ki, ulan dedim, birebir düşünmez diyeceğimi bildiği için belki de geldi ve bire bir bir iş yaptı? Ne belli?<br />
Sona baktım orda mal mal oturuyo, hiç bir şeyden habersiz gibi duruyor. Kafamı sanki normal normal çeviriyomuş gibi yaptım sonra hop diye aniden ona doğu baktım. Çok sakindi, hiç bi şey olmamış gibi davranıyordu. Yok yaa, yemezler dedim, tekrar kafamı sakince çevirip tekrar aniden bi döndüdüm, ahaaa, o da nesi, bana bakıyordu! İşte böyle basarlar adamı!<br />
Nooldu dedim, ne ne oldu dedi. Hafifçe gülerek oyununu gördüğümü belli etmeye çalıştım, bırak şimdii dedim, sen bilirsin sen bilirsin uydurma şimdi dedim, sessizce bakmaya devam etti. Anlamazdan gelme dedim, ne diyosun ayça yaa bişey düşünüyorum anormallik yapma dedi. Yok yaa, dedim, oğlum ben kaçın kurasısın, aman kurasıyım biliyon mu sen dedim, ya bi git allaaşkına ya, dedi ve yürüyüşe çıktı.<br />
Yakalandığı için korktu ve yürüyüşe çıktı.</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-67522651726420285532013-09-09T12:53:00.004-07:002013-09-09T12:53:48.146-07:00SONBAHARA GİRİŞ<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Bu aralar duygu durumumda oldukça çalkantılı bir dönem geçiriyorum.<br />
Aslında kendime yeni bir kulaklık almadan önce hiç de böyle bir dönem geçirmiyordum.<br />
Fakat geçen gün yeni romanımın son paragrafını yazıp, noktasını da koyunca "Ayça, anam kalk sana güzel bir kulaklık alalım bacım" deyip, soluğu bi bilgisayar dükkanında aldım.<br />
Aslında demin size yalan söyledim. Evet romanım bitti ama bilgisayar dükkanına kendime kitap bitirme hediyesi almak için gitmedim. Annemin daha 1.5 sene önce aldığımız Samsung laptopu tamamen yandığı ve çöpe atıldığı için, yeni bilgisayar almaya gidince ben de formatlanmasını beklerken kulaklıklara bakma fırsatı buldum ve hediye bahanesiyle o kulaklığı, yani bu kulaklığı aldım (ve şu anda bu yazıyı yazarken o kulaklıktan, yani bu kulaklıktan aşırı yavşak bir şarkı dinliyorum. Chris Botti diye bir herif var, onun böyle Frank Sinatra gibi bir herifle yaptığı düet. Normalde iyidir bu herif de, araya bu tip osuruktan yavşak amerikan cazımsı şakıları karıştırmış maalesef.)<br />
<img src="http://www.muzikekipman.com/ProductImages/86237/sennheiser-hd-202-ii-kulaklik.jpg" /><br />
Neyse, annemle gittik işte bu bilgisayarcıya ve ona sadece okey ve kelime oyunu oynayabileceği bir bilgisayar aldık.<br />
Annem çok komik bir kadındır fakat biraz kavgacıdır.<br />
Mesela sizi görsün, bir dakika içinde kalbinizi fethedip onuncu dakikada ağzınıza sıçabilir.<br />
Bu gerginlik de onu daha heyecanlı kılar. Fakat elbette bunu kırk seneye yayınca kalp bölgenizde belirgin şişlikler, karnınızın içinde de hani gazetelerde çıkar ya, "15 kilo kütle varmış midesinde" diye, onun gibi ağır rahatsızlıklar hissedersiniz.<br />
Neyse, annem orada tezgahtaki çocukla tatlı sert ilişkisini oturtmaya çalışırken, ben de gidip kendime Sennheiser kulaklık aldım. 138 lira yazıyordu ama ben sanıyorum ya 99 liraya ya da 108 kadar indirttim. Tam hatırlayamadım şimdi. çünkü bilmem ne indirim günü varmış ctesileri, ben de cuma gününü ctesi saymazlar ve o yüzde 25lik indirimi yapmazlarsa çirkefe bağlayacağımın sinyallerini verdim, hemen yaptılar. <br />
Zaten ben de olsam yapardım. Neden mi? Öyleyse okumaya devam edin:<br />
Efenim, anasıyla gezen kadınlardan bendeniz her zaman hem korkmuşumdur, hem de hafiften hüzünlenmişimdir. Onlar hayatta her şeyi göze alırlar.<br />
Şimdi anneleri <b>BİRAZ</b> (mı!) konuşkan kadınlar anneleri ilk etapta ön planda olduğu için daha makul görülebilirler. Oysa anneleri ikinci plana geçip de kızları sahne alınca, o kadınların analarından çok daha beter marazlı olduğunu görürsünüz.<br />
E dersiniz, az önce ben bu kadına anasının aslında biraz delice olduğunu anladığımı belli edip, onunla bir nevi ortaklık kurduğumu saygılı bir dille ifade ettim, meğer kadın anasından bile daha deliymiş dersiniz.<br />
Ben mesela bu riyakarlığı çok yapmış ve tek başıma göt üstü kalmışlığı çok yaşamışımdır. Yani ortaklık kurduğunu sanırken riyakarca ortada kalmak. Kötü bir histir.<br />
Annelerimiz yaşlanır ve bizler onlarla kavgalarımızı ederken aslında onların yaşlanmalarına sinirlenmekteyizdir, hayatın acımasız normal gidişatına isyan etmekteyizdir...<br />
Of ulen of...<br />
Kulaklığımı aldığımdan beri çok hırpalandım.<br />
<img height="400" src="http://images02.olx.com.tr/ui/10/38/63/1369141816_512083563_4-Bayan-yuruyus-pantolonlarinda-sokk-fiyatlar-Giysi.jpg" width="211" /><br />
Takıp takıp çok uzun yürüyüşlere çıkıyorum. Çok üzülüyorum.<br />
Çocuklarıyla gezen kadınlara, bir kel balık tutmuş balıkçının yanında durarak dostluk kurmaya çalışan uçmayı öğrenememiş tavuk gibi martılara, sigarası ağzında dört yaşlarında pislik içindeki kız çocuğuna ses etmeyen anne çingenelere, yanındaki manitayı nasıl düşürdüğünü anlayamadığım, gururla gezen aşırı kısa, gözü doymaz erkeklere, bakıcısı rus kadınlarla tekerlekli sandalyede deniz manzarasının önünde tepkisizce oturan çok yaşlı kadınlara (nedense hiç erkek yok böyle,) güneşin alnında "çay satıyom, çekidek satıyom" diyerek umutlu umutlu gezen aslan gibi insanlara, sevgilisiyle buluşmaya giderken naylondan paıl parıl kırmızı eteğinin altındaki yaz günü kışlık ayakkabısının topuk kenarı erimiş ve yürürken sistem oturtmuş kızcağızlara ve bin türlü şeye.<br />
Hayat her zaman o kadar sıradan mı sıradan, heyecanlı hüzünlerle dolu. Fakat bu hüzünler nedense her seferinde de verem edecek kadar ağır.<br />
Ve müzikler bulamaç gibi zıpçıktı karanlığıyla beni geçmiş ve gelecekten koruyor. Bedeli de, çok yorucu o 20 kilo hüzün oluyor.<br />
<a href="http://www.youtube.com/watch?v=rHW90UCQtos">http://www.youtube.com/watch?v=rHW90UCQtos</a><br />
Siz bu satırları okurken Anadolu Yakası öyle bir lağım kokuyor ki, evde hekes birbirine soruyor: Sen mi osurdun, sen mi osurdun.<br />
Elinin körü! Şurda bi acıklı yazı yazamayacak mıyız. Hayata bak be!<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-82894466829410341482013-08-31T09:00:00.001-07:002013-08-31T09:00:06.598-07:00KADINLARLA İLGİLİ YİNE<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<img height="265" src="http://luckytale.com/wp-content/uploads/2013/03/lucky-tale-d%C3%BC%C4%9F%C3%BCn-hikayesi1.jpg" width="400" /><br />
Sevgili kadınlar,<br />
Amına koyim o tektaşlarınızın diyerek bugünkü sevgili yazımıza başlıyoruz.<br />
Daha yetti gayrı sizin o tektaşlarınızdan, evlilik tekliflerinde diz çömelen bacağına sıçtığım sevgili maceralarınızdan ve gelinlik provalarınızdan ve o kılıbık gizli şeyin (tabii ki geyin) seni yarı yolda koyacak vay em si ey futbol maçlarından.<br />
Öncelikle bunu da hor görmediğimi belirtmek isterim. Zira bütün bu bahsettiklerimiz bilinç altlarımızın dehlizlerinde bir kıyas mekanizması olarak, uykulu ya da yorgun olduğumuz zamanlarda karşımıza çıkabiliyor.<br />
Mesela çalışmayıp evde oturan, afedersiniz etli dötünü evde dinlendirip marine eden karılara özendiğimiz için arada bir noluyo be biz niye öyle şaapamıyoruz, tek taş da isteyebilirdim istesem ama bakma çok değerli olduğum için, sanata yatkınlık gösterdiğim için istemiyorum ama ben de aslında evde oturmak istiyorum amana koyum diyoruz. Şu anda ne dedim bilmiyorum ama tam da bunları demek istedim.<br />
Efendim konu nereden buralara sürüklendi;<br />
benim çok entel fotoğrafçı, bienalci, sergiden sergiye sürten, beğendiği herkes ile gözünü kırpmadan birlikte olan bir kız arkadaşım vardı, saçları dibine kadar rastaydı.<br />
Bu arkadaşım haza sanatçı bir sefil ile evlendi. Çocuk bir süre sonra buna batmaya başladı. Bir başka ortak arkadaşımız, yukarıda bahsi geçen daşşak gebabı yapıp evde oturan kız arkadaşımız, bize üç katlı pasta tabağında sapı seramik kaplı çiçekli desenli spatulayla kek koydu.<br />
O sırada sanatçı rastalı arkadaşım büyük tribe girdi. Neden dedi, neden ben de bu koca götlü gibi evde oturamıyorum. Parmağındaki yüzüklere baksana dedi. Duvarda duran geri zekalı düğün resimlerinin (çenesini omuzuna dayamış, parlatıcılı dudaklı ve düşleri öne doğru kaykılan sırıtmalı) varaklı çerçevelerine bile özendi.<br />
Ben de dedim kafana sıçüyüm senin gibi sanatçının.<br />
Ama hor görmedim.<br />Hepimiz, bütün karılar, bu pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz.<br />
Asil kanımızı korumalı, çok yiyip de götleri büyüttüğümüz anda tek taş, jip ve bilimum aç gözlülüklerimizin o götlerde saklı olduğunu belirtir, sanatçılığınızı korumak için asla mıh bir göbek ve etli bir göt sahibi olmamanızı öneririm.<br />
allah kahretsin.<br />
celle şaane.<br />
iyi günler.</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-88877652647664699612013-08-19T23:08:00.001-07:002013-08-19T23:08:44.961-07:00KADINLIK <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil4ZTj-Fgb7hb23ZKxx6bYiUBf8dZONe7RijT0-yozfZzhrybGKwdgFWmqk3YvxqkyxHo6YOy3x8xcQBvmqiKOwJAlNet1MB96xkczpD_cwYADdTe5fWA8hAM5X1cLmWPan2oXKbXHNOg/s1600/blog_import_51516f3c8a60c.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEil4ZTj-Fgb7hb23ZKxx6bYiUBf8dZONe7RijT0-yozfZzhrybGKwdgFWmqk3YvxqkyxHo6YOy3x8xcQBvmqiKOwJAlNet1MB96xkczpD_cwYADdTe5fWA8hAM5X1cLmWPan2oXKbXHNOg/s1600/blog_import_51516f3c8a60c.jpg" /></a></div>
Öncelikle bu yaz neden bu kadar Yunanistan'a gittiğimi açıklayarak yazımıza başlamayı kendime bir borç bilirim. Çünkü herkes merak ediyor, neden bu kadar yunanistan diyor.<br />
Ben de ilk başlarda "lan bu herif yunan ajanı mı" diye kıllanıp, gece yarıları bana bir fenalık yapmasın diye ara ara ışığı açıp kontrol ediyordum fakat mışıl mışıl uyuduğunu görünce ışığı kapıyordum. Sonra beş dakika sonra gözlerini kapatmış da uyuyor taklidi yapmış olabileceğini düşünüp, gözleri açık şekilde ajan ajan bakarken basmak üzere aniden ışığı açıyordum.<br />
Sonra hastalıkta sağlıkta, ajanlıkta felanda, her şeye rağmen bir arada olunması gerektiğini düşündüm. Ki, bir keresinde annem de rahmetli babamın amerikan ajanı olduğundan şüphelenip geceyarısı aniden ışığı açarak babamı ebelemişti. Fakat o daha başarılıydı; babam olacak o haini gözleri açık amerikan ajanı amerikan ajanı fenalık düşünürken yakalamış ve cort diye gözüne parmağını sokmuştu.<br />
Ben türk kızı olduğum için, annemin safında yer aldım tabii. erkeklere düşman yetiştirilmek, zaten cumhuriyete asker olarak emeği geçmiş pek çok türk savaş askerinin, sevgisiz büyüyen sert hatlı kızlarının, kızlarının kızlarının ve onların torunlarının genetik mirasıdır.<br />
Mesela benim dedem biraz savaş gibi bi şeye katılmış. Mesela benim annem asker gibi sert olmayı ve babaya yaranmayı sanırım çok önemserdi. Mesela ondan çok iyi mareşal olurdu. Yani annemden.<br />
Mesela mareşal annem çakmaktaş, babamdan hiç hoşlanmazdı. elbette bunda babamın biraz amerikan ajanı oluşundan şüpheleniyor oluşunun da payı var.<br />
Efendim, bakmayın sevdiğime, ben de erkekleri çok sevdiğimi iddia etmeyeyim şimdi. Yani aslında eskiden daha çok öyleydi. Annemin ve anneannemin de etkisiyle erkekleri hiç sevmez, onları çok kötü hor görürdüm. Sona tabii yaşla birlikte, bunun ne kadar anlamsız olduğunu, ajan dahi olsa, sevdiğin zaman hiç bi şeyin önemli olmayacağını anlayacak kadar elzem dersler aldım hayattan.<br />
Artık elbette erotizmimi doya doya yaşıyorum. Kadınlık benim için vazgeçilmez bi dürtü. Kendimi bu kimlikle ifade etmeye de alıştım bi kere. Kadınlık benim kimliğimin çok önemli bir parçası.<br />
Yukarıda gördüğünüz resimler, yunanistan sonrası bronzluğumdan kaynaklanan bir sertliktirtedir.<br />Ancak, eminim ki türk kadını içindeki 1. cihan harbinden kalma acımasız erkek düşmanlığı ve hayata duyduğu öfkeyi alt edebilirse, aynen benim sahip olduğum ölçülerde ve bronzlukta, erotik bir hal alabilirler.<br />
Bu, hiç de zor değil.<br />
Sadece, sanayi devriminden kalma bazı alışkanlıklarımızı değiştirelim, cinsiyet ayrımcılığına son verip, bu erkek dünyasına duyduğumuz öfkenin, önce biz kadınlara zarar verdiğini anlayalım ve kadınlığımızı ifade etmekten utanmayalım yeter.<br />
Sevgiyle kalın. </div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-45074103887127686502013-08-08T12:08:00.001-07:002013-08-08T12:08:36.082-07:00EROTİK ATLILAR GELİYOR<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDujP_UKCMcxj2Sp2oEp8NB9P6e0Q5PAOzDoNsfDtwErNufylgsFr8fomkD6XJkJLGaxgn8ldAuSbMszOmjxqNoMYiaoG9uDGqdnma5kpEwWlr78G4-6SRJSn7DpuH3u7dureiTjZqX9Y/s1600/kar%C5%9F%C4%B1+cinsi+etkilemenin+yollar%C4%B1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="640" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjDujP_UKCMcxj2Sp2oEp8NB9P6e0Q5PAOzDoNsfDtwErNufylgsFr8fomkD6XJkJLGaxgn8ldAuSbMszOmjxqNoMYiaoG9uDGqdnma5kpEwWlr78G4-6SRJSn7DpuH3u7dureiTjZqX9Y/s640/kar%C5%9F%C4%B1+cinsi+etkilemenin+yollar%C4%B1.jpg" width="633" /></a></div>
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-36136498308266363812013-07-31T14:01:00.002-07:002013-07-31T14:01:48.285-07:00AŞK YAZISI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img src="http://files.myopera.com/kalpgezgini/blog/sevgi.jpg" /><br />
Abi ben çiftlerin ayrı zamanlarda yatmalarına, yani uyumaya gitmelerine çok karşıyım.<br />
Bi kere benim manita yapmam öyyyle uzun bir zamanımı aldı ki size annnlatamam.<br />
Biz büyürken bizi kandırdılar şimdi taam mı.<br />
Yani bunu dandik pop şarkısı tadında demiyorum: "bana yalan söylediler vır vır vır" demiyorum. Harbiden yalan söylediler.<br />
Bize dediler ki, "kızlara çok asılan olur, nazlı durun, aslan gibi durun, geleni tersleyin, gideni tersleyin."<br />
E biz de ne yaptık, gelene vurduk, gidene vurduk. Ahah tövbe estağfurrullah ramazan günü, yani erotik olarak değil, bildiğin kastre edercesine kötü davranmak manasında vurduk yani.<br />
Sonra birden bir farkına vardım ki, durduk yere kötü davranıp dururmuşum, heriflerin zaten benimle işi olmazmış. Onlar meğer kendilerine iyi davranan, dert tasa çıkarmayan, mümkünse de erotik mesajlar içeren kadınları severlermiş. Dertsiz, zahmetsiz, kırışmayan.<br />
Ya ben bunu farkedince ne kadar fena oldum anlatamam.<br />
Derken oldukça geç bir yaşta eniştenizi tongaya bastırdım. Ona sanki zahmetsiz, rahat manita ayakları yaptım. Yani kötü hiç bir huyumu belli etmedim. Onu köşeye kıstırana kadar bunu yaptım. Hatta ve hatta sanki kavun bile severmiş gibi taklit yaptım, kii, neffret ederim ben kavundan. ama işte sanki severmiş gibi yaptım, kavunu bile.<br />
Efendim bendeniz "ben yatıyorum" diye bir şey kesinlikle kabul etmiyorum. Yahu biz bunca yıl neler çekmişiz manita yapıcaz diye, kafa dengi bulucaz diye.<br />
Hülen uyutur muyum bee, hayır erotik manada uyutmazlıktan bahsetmiyorum. Ben nefret ederim seks denen illetten ve seks seven it kopuktan. Öyle değil, oturucaz. Kaçsa kaç. üçse üçte uyuyacağız, ikiyse ikide.Kimse kimseyle konuşmasa, tavanı seyretse bile, göt göte oturucaz. Ama önceden gidip de yok efendim "ben yatıyorum da, geç olmuş da" diye bir şey kabul etmiyorum.<br />
Şimdi o yorgun ayakları yapıp içeri giderken ses etmedim. Ben gitmeyince birazdan düşer buraya.<br />
Canım ya, ben gitmeyince kıllanır arızaya bağlıycam diye, gelir şimdi.<br />
Ya sevgili olmak güzel bişey ya.<br />
Ama kafa dengini bul. yoksa boşver.<br />
Valla bak. Hiç değmez.<br />
(Aha da geldi. Ya çok tatlıdır, yirim yirim...)<br />
<br />
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-65684692564538323882013-07-28T14:14:00.002-07:002013-07-28T14:14:38.985-07:00TATİL VE PSİİKOLOJİ YAZISI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<img src="http://www.agvaonline.com/images/agva-plaj.jpg" /><br />
Hep ecnebistandaki tatil yerleri ile proleter ruhumu kaybettiğimi sanmayın.<br />
Bakın ben çok arada kalmış biriyim. Hem konfor çok seviyorum hem de amatör ruhumu kaybetmek istemiyorum.<br />
Bu yüzden arabaya atladığımız gibi bu hafta sonu kendimizi Ağva'da bulduk.<br />
Neden arabaya atladık?<br />
Güzel soru.<br />
Arabaya şundan atladık: Ben şimdi arkadaşın bi dergisi var: e-motoring diye bi dergi, (<a href="http://dergi.e-motoring.com/">http://dergi.e-motoring.com/</a>) buraya yazı yazıyom ve mannnnyak arabalar veriyolar her ay, onları kullanıp diyelim 1 hafta filan, deneyimlerimi yazıyom. Çok kebap iş.<br />
Bu ay da Jeep Wrangler verdiler (yazısını henüz yazmadım, ay başında üstteki linkten okursunuz artık) onunla 'git off road yap bacım' dediler.<br />
Abi ara ki off road bulasın. Biz de kalktık ayağımızın tozuyla Ağva'ya gittik.<br />
Enişteniz Ege manyağı. Deniz insanı manita. Her sene inek gibi denize girmezse içine kapanıyor, morali bozuluyor, sanki dersin Sen Bernardı karlara çıkarmamışın da tribe girmiş. Bu yüzden sevdik bi kere, biz de peşine takılıp mehle mehle geziyoruz. Ki ben o kkkaddarrr üşenirim ki tatil yapmaya, o kadar olur.<br />
Sırf üşendiğim için ne kadar çok yıllık izin almadığımı bilseniz direkman kıro dersiniz.<br />
Neyse işte, bu enişteniz Karadeniz'e daha önce hiç gitmemiş. Ege'den başka deniz, laos'tan başka balık tanımıyor. Merak etti Karadeniz'in suyunu.<br />
Ben de nası korkarım o Karadeniz'den, üf!<br />
Kumlara ayağımı soktuğum anda psikolojik olarak çökerim. Altımdan zemini alıyorlarmış gibi gelir. Bu da psikolojide sanırım oral döneme denk geliyor. Anne memesi dönemi.<br />
Derin mevzular.<br />
Karadeniz'de ölmeyen yoktur bilirsiniz; kumlar sizi alır yutar.<br />
<img src="http://blog.gazanya.com/wp-content/uploads/2008/kac.png" /><br />
Meğer yutmazmış. 'Çeken akıntı' diye bir mevzu varmış, deniz seni alıp 100 - 300 metre filan sürüklermiş, sen taklaya geldik sanıp çırpınıp yorgunluk ve panikten ölürmüşsün.<br />
Bu yüzden hiç bir şey yapmadan suyun seni bir süre sonra bırakacağını bilerek sadece su yüzeyinde durmaya çalışmalıymışsın. Sonra seni bıraktığı yerden de yana yüzerek kıyıya çıkmalıymışsın. Bu şekil bir şey.<br />
Enişteniz konuyu çok merak etti. Bu kadar alengire alışık değil, Ege'nin siesta insanı neticede.<br />
Gittik Ağva'ya. Manzara süper. O bölge komple Capri adası gibi. Denizin rengi çok müphem. Yani bulanık, böyle bulamaç gibi.<br />
Fakat şimdi 'Karadeniz'e laf ediyor vay anam vay, gelin dostlar linç edelim' diyecekler diye biraz tribe girdim. Malum halkımız milli konularda hassas, bizler de korkak sidiklileriz, dedim başımıza iş gelmesin.<br />Öncelikle Karadeniz'e değil, zemine diyorum, bunu belirtmek isterim. Karadeniz yoksa ne kadar nefis bi yer. Orası kesin. Cennet Karadeniz.<br />
<img src="http://img.gezinomi.com/her-hafta-klasik-karadeniz-batum-1388-20-b1.jpg" /><br />
Ben denize girmedim. Karadenizin güzelliklerini seyretmek için kıyıda kaldım. Deniz de zaten coğrafi olarak balçık gibi ama Karadeniz'le alakası yok durumun dediğim gibi; tamamen debi olayı.<br />
Sonra enişteniz bir süre dalgaların arasında hıyar gibi şaşkın şaşkın kaldıktan sonra yanıma geldi ve 'Bu deniz, eskiden inşaatlarda kireç havuzları olurdu, onu boşalttıktan sonra içini suyla doldururlar, inşaat işçileri girer serinlerdi, bu deniz ona benziyor' dedi.<br />
<img height="265" src="https://encrypted-tbn3.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTsCBrayF1hU8LsMy1vOkJbYyoDY_QaiRslKXhsHrbiY5XOMQC5wQ" width="400" /><br />
Fazla gülmedim çünkü yanımdan kumlarda koşarak giden terlikli bir kadın vardı, onun terliklerinin topuk bölümlerinden avuç avuç kum fırlıyor, herkesin ağzına giriyordu. Bu yüzden kurnazlık yapıp, ağzımı açmadan mh mh mh mh diye güldüm.<br />
Evet heyecanlı tatil yazılarımız yaz boyu devam edebilir.<br />
Bundan sonraki tatil yazımız sanırım Göztepe Parkı ile olacak zira insanlar çocuklarını mayoyla fıskiyelere sokuyor, bu Memo ile ikimizin çok hoşumuza gitti.<br />
Ya ben ne aptalım, şimdiye kadar gitmediğim yılllık izinlerden neden para koparmadım. Hay Allah ya. Bak canım sıkıldı şimdi.<br />
Çok şuursuzuz ya. yasal haklarımızı bilmeden hıyar gibi yaşıyoruz. Fakat işin kötüsü patronlar yasal haklarıyla ilgilenenleri hiç sevmez. Fazla yaşatmazlar yani.<br />
Ne diyordum ben, haa, Ağva.<br />
Ağva'dan hemen kaçtık. Bir kere orada arkadaşlarla yemek yemiştik ve çok fena boruyu döşemişlerdi.<br />
Zaten altımızdaki jipten dolayı restoran sahibi adamlar, zenginler geldi diye ellerini ceplerine soktular (erekte oldular.)<br />
Biz de Şile'ye gidip orada balıkçı teknelerine oturup balık malık yedik. Canımız sardalya istiyor dedik, servis yapan çocuk 'aldırayım size sardalya' dedi, masaları toparlayan diğer çocuksa 'Demin gittim, yoktu sardalya' dedi fakat suratında öyle meymenetsiz bir ifade vardı ki, masadaki beşimiz birden derhal palavra sıktığını anladık herifin.<br />
Yalnız farkındaysanız, olayımız tatil yazısını aşmaya başlayıp psikoloji yazısı haline gelmeye başladı:<br />
Adam belli ki ya büyük balıkla kayacak bize, ya da sardalya almaya üşendi, 'tamam o zaman biz gidip biraz balıklara bakalım' diye balıkçıya gidip sardalye alıp geldik. Psikoloji bilgimiz çok işimize yaradı.<br />Anadolu çocuğu yer mi bee.<br />
O da bozum oldu hıyaraa.<br />
(Acaba saygın gezi ve belgesel dergilerinden yazı teklifi gelir mi)<br />
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-50589087635468980692013-07-19T10:31:00.001-07:002013-07-19T10:32:54.335-07:00TATİL YAZISI ZART 2<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Efendiiim, bir yazımızın daha başına geldiiik... Ne hoş. Bak daha dün anca sonuna gelmiştik, bugün yine başındayız. Çok hoş bir durum aslında. Fakat çoğu bunu görmezler. Onların kafalarına geyik boynuzu takacağız tövbe estağfrullah.<br />
Haa, tövbe estafurullah dedim de aklıma geldi; Yunanistan'daki en büyük küfürlerden biri 'boynuzlu' anlamına gelen, sıkı durun, 'Kerata' sözcüğü. Yani bizdeki o sempatik laf aslında burada çok büyük küfür.<br />
Bir de 'malaka' var. O da, çok büyük özür dileyerek, 31'den beyni sulanmış, ergenliğe yeni adım atmış, genç anlamına geliyor.<br />
Bendeniz ecnebi kültürüne çok önem veriririm. Benim için bir dil bir insan, iki dil iki insan ve beş dil de beş insandır. Dünyada kaç dil varsa o kadar insan oluyorsunuz yani. Ha, bu kadar kalabalık iyi bir şey mi, evet, orası tartışılır. Ama mesela bizden bir tane daha olsa fena mı olur? (Politikacılar çok çocuk yaparak nüfusu artıracaklarına, mesela konuşulması yasak dillere ağırlık verseler daha çok ve az maliyetle insan olur kanaatindeyim.)<br />
İşte bu yüzden, gittiğim coğrafyalarda en azından küfürleri öğrenmeye gayret ederim ki, benim de çorbada tuzum bulunsun.<br />
Gelelim tatil yazımıza.<br />
Bu amk'nun ipad'inde nasıl fotoğraf yüklenir, neden beceremiyorum gerçekten anlamıyorum. Şimdi isterseniz adım adım fotoğraf yüklemeye çalışalım. Hayır bunu başarabilsem vidoo da ekliycem çünkü. Bi saniye... (Saniyeler sonradan devam)<br />
Olmadı..Google bişey indir dedi fakat indirmedi. Neyse ya, fotoğrafla mı doğduk annemizin karnından di mi ama. Fakat fotoğraf olmayınca da asabım bozuluyor. Yani tatil yazısı fotosuz, kumsal denizsiz olur mu. Şu anda yediğim için büyük pişmanlık duyduğum 'tiro pita'nın resmini göstermek istiyordum mesela sizlere. Fakat yarısının resmini.<br />
Sizler de fark etmişsinizdir, canım aslında yazmak isteyerek başladım fakat foto yükleyemeyince canım sıkıldı ve şu anda yazı yazmaktan sıkıldım. Fakat bir işi sıkılarak yapmayı ve sonucunda da çevremdekileri kendimden nefret ettirmeyi çok severim. Elimde değil, seviyorum. Bu yüzden devam edeceğim.<br />
Bu gürültü ne bee! Yav sevmiyorum ben böyle motor seslerini. Sevenler var. Yani motor gürültüsü olsun diye motosiklet alanlar var. Yok mu? Var. Bu ufak memleketlerin de mobileti bol oluyor anasını satayım. Gerçi hepsi aynı hesap; büyük ve canavar gibi motorlar (mesela kavazaki, mesela bemeve) çok gürültülü ama mobiletler de yanık yanık bağırıyor. Biri çok bağıran bir pop şarkıcısı, biri yanık yanık bağıran arabeks sanatçısı. Ben kültürün hiç bir çeşidine karşı değilim. Ben gürültüye karşıyım.<br />
***<br />
Öncelikle konsantrasyonumuzu sağlayalım ve akşam iftardan sonra gideceğimiz rebetiko gecesini yazmak üzere tırnaklarımızı keselim. Zira eski yazılarımızı okuyanlar, uzun toynakla yazı yazamadığımı iyi bilirler. Şu anda foto olsaydı işte sizlerin de görebileceğiniz gibi tırnaklarımın faraş gibi iki yana doğru açılarak uzadığını ve burnumu kaşırken (bakın kaşımak diyorum,) yanlışlıkla içini çizip acıdan gözlerimi yaşarttığını da fotoğrafsız olarak sözlerime eklemek isterim.<br />
Rebetiko gecesinin fotoğraflarını umarım yarın sizlerle paylaşırım.<br />
***<br />
Gelelim tatil yazımızın çok çirkin bölümüne. Bugün ismini vermek istemediğim iğrenç bir insandan, denizde sıçınca tek parça çıktığını, bölemediğini öğrendim. ''Dayanamayaccak kadar kakan gelirse, işin püf noktası, rüzgarın karadan esiyor olmasıdır yoksa karaya doğru bir rüzgarda rezil olursun'' dedi. Onunla tatilden sonra bir daha görüşmeyi düşünmüyorum. Üstelik yavaş yavaş da bağlarımı zayıfflatmmaya başladım. Mesela alman hesabına geçtik, ki, bendeniz, 'bir sen öde, bir ben ödeyeyim' yöntemiyle içten içe ilişkileri zedelemeyi, ''hallederiz'' mantığıyla sinsi sinsi kazıklanmış hissederek gıcık kapmayı çok severim her Türk insanı gibi. Bir de mesela rezervasyon yaptırınca iptal etmeyi de hiç sevmem, yine pek çok Türk insanı gibi. Hatta ve hatta birisine benim adıma rezervasyon yaptırıp 'bu akşam geliyoruz' deyip sonra gitmemeyi ve onlar aradıktan sonra 'haa, ben de tam sizi arayacakktım (akşam olmuş) rezervasyonu benim için iptal eder misiniz, ya nolur kusura bakmayın çocuk trip yaptı (Türk kadını hep çocuğunu öne sürer)' demeyi de çok severim pek çok hemşerim gibi.<br />
YY<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-83175360327193936612013-07-18T00:23:00.000-07:002013-07-18T00:23:45.795-07:00TATİL YAZISI<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Şu anda ismini vermek istemediğim bir Yunan adasında, kafamızı dinliyoruz. İsmini vermiyor olma sebebim, şimdi buranın yavaş yavaş ağız yollarıyla yayılıp pahalı ve kalabalık hale gelmesi. Oysa biz buradan, özellikle de bu köyden ucuza bir ev kapatmanın derdindeyiz.<br />
Sonunda ''inn'' yazan bir otelde, kahvaltı hariç 35 yuro ödeyerek bir daha nah kalırız çünkü burası Türk zenginler tarafından dolarsa. Allah muhafaza. Üstelik Demet Akalın cıstağı da cabası. Bu şelale sesini de babayı bulursun bir daha.<br />
<div style="text-align: left;">
Üstelik dün bir kahvehanede kırık türkçeli bir herife de rastlamışız ki, dedesinin mübadele zamanı eşeği ölünce gömdüğü altınların yerini de söylemiş, artık zengin olmamız da an meselesi. Fakat zengin olup bu adadaki mutluluğumuzu kaçırmak istemiyoruz.</div>
Temin de bahsettiğim gibi, kaldığımız odanın dibinden, 24 saat akan bir şelale dereciği geçiyor. Bütün gece o sesle uyuyorsunuz.<br />
Belki aranızda deliler vardır, onlar iyi bilir, delileri su sesi ile iyileştirirlermiş.<br />
Bergama'daki tarihi akıl hastanesinde her odanın dibinden su geçirildiğini ve tee milattan önceden beri delileri bu şekilde iyileştirdiklerini büyük Türk delileri veyahut kökenleri Mezopotamya'ya uzanan bu topraklarrın insanları, iyi biliyordurlar.<br />
Ve dün o şelalenin suyuna, ayaklarımızı sokma gafletinde bulunduk.Çok üşüdük. Ama nası bi üşümek. Afedersiniz ya kutup arısı sokmuş ya da buz dağı dondurma olmuş gibiydi.<br />
Ama bu, dondurmanın sadece görünen kısmıydı. Vanilyalı kısmı ise altta kalmıştı.<br />
Tam karşımızda, Allah sizi bu yazıyı okuduğunuz için affetsin, ramazan günü kombinasyonu 9 liraya muhteşem bir et seti var. İftarda gelip yiyoruz ve şarraplara kesinlikle ellemiyoruz.<br />
Çünkü ben ramazanda asla içki içmem.<br />
Memleketimizin güzel bir inanç anlayışı vardır. Mesela ramazanda asla içki içmeyen kesimin yanında gazetede okumuştum, ramazanda tecavüz etmeyen sapıklar da varmış.<br />
Ayrıca ufak mafya, belalı bir adam hakkında bir şey duymuştum, arkadaşın dayısıydı, tefecilik yapardı (bir gece kafasına tekk kurşun sıkmışlar) o, bütün bu belalı hayatında ibadet olarak, asla kurban etiyle rakı içmezmiş.<br />
Her neyse sevgili blog dostu; şu anda ucuz otelimizin, dev çınar ağaçlarına ve duvar gibi yemyeşil dağlarına bakan balkonunda oturmuş bu tatil yazısını yazarken, su sesinin biraz başımı ağrıttığını farkettim. Şakaklarımdan biri tutmuş serum fizlyolojik dolduruyor gibi kulaklarıma. Aslında bu güzel bir Ebru Gündeş şarkısı olabilir:<br />
''Tutun beni şakaklarımdan<br />
Sıktın fizyolojik serumu,<br />
Bir ağrı çöktü bağrıma<br />
Aldın sen de benim ahımı''<br />
Bu şekilde devam ettirilebilir. Yani devamını da yazarım da, şu anda konsantre olmam gerekiyor.<br />
Aslında bu ipad'in kendi galerisinden fotoğraf nasıl yüklenir bi bilsem sizi foto manyak yapıcam ama öğrenmeye üşeniyorum. Dolayısıyla tam teşekküllü bir tatil yazısı olmadı ama foto eklemeyi öğrenirem kendimi geliştirebileceğime inanıyorom.</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-23791289031710995062013-07-08T09:29:00.000-07:002013-07-08T09:41:38.791-07:00TIP DR'U AYÇA ŞEN'E SORULARINIZI SORUN<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBP_k54t_mTqeD8G8hyA0_76Va5RriqiTp_IjTF-qPBgZpmY2Cu-hibEfK__JHOUTmJTMV88T3YBrfL_cOmu68Jns8K69pQWajv8QqYhm3LBVTeFO6943idxdCjRoLpGdpGVVnMVQp0eg/s1600/Maria-Montessori.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBP_k54t_mTqeD8G8hyA0_76Va5RriqiTp_IjTF-qPBgZpmY2Cu-hibEfK__JHOUTmJTMV88T3YBrfL_cOmu68Jns8K69pQWajv8QqYhm3LBVTeFO6943idxdCjRoLpGdpGVVnMVQp0eg/s320/Maria-Montessori.png" width="256" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: left;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="text-align: left;">Yazın duyulan boşluk hissi, çok daha dolu yaşanıyor.</span></div>
Bu mevsimde, yaşadığın yazların sayılı olduğunu -yaşadığın tüm yılların çok fena sayılı olduğunu- her defasında daha daha yakından anlıyorsun.<br />
Yazın görülen halsizlik hissi, işte bunun sonucudur.<br />
Bunun dışında çeşitli barsak problemleri yaşanabilir.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvBrdgxnnOIeYjxuru5ORbvuzMRh45RuoaWiF2bl7pMGRjYfS_9_-e4jWFzoSYV2GXKvEfpId3p3RXBQVjc3t3GyKzsk6uudKSHGvLI1fUTw-Z9wt3vH99mtNpdZtMhFLV_aqyO6Cd8jk/s1600/gas.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvBrdgxnnOIeYjxuru5ORbvuzMRh45RuoaWiF2bl7pMGRjYfS_9_-e4jWFzoSYV2GXKvEfpId3p3RXBQVjc3t3GyKzsk6uudKSHGvLI1fUTw-Z9wt3vH99mtNpdZtMhFLV_aqyO6Cd8jk/s1600/gas.jpg" /></a></div>
<br />
Barsaklarımız, boşaltım sistemimizin en mühim bir kaç organımızın en uzunudur. Çok uzundur. O kadar uzundur ki, insanın bazen siniri bile bozulabilir. Yani o kadar uzun boru vücudumuzun içinde ve vücudumuzun içinde de bunca bok neden o kadar vakit kaybediyor, aman kaybediyor demişim, neden o kadar vakit geçiriyor diye insan paniğe bile kapılabilir. İstese kapılır yani. Neden, kapılamaz mı? Bence panik atak namerdi her an her saçma şey için paniğe kapılabilir.<br />
Anne karnında bile panik ataktan dolayı erken doğumlar olduğuna inanıyorum.<br />
Offff, şu anda evdeki ışık öyle bir güzelleşti ki, insanın bir an önce yaşlanıp camdan bakası geliyor. Ha, diyceksiniz ki, şimdi bakamaz mıyız.<br />
Tabii ki bakarsınız fakat yaşlılıktaki gibi sabırla bakamazsınız. Bir iki dakikadan sonra götünüz kaşınmaya başlar. Yanlış anlamayın, soyut olarak terbiyesizlikten kaşınmaz. Gerçekten araya don girer mon girer, o şekilde ya da ne bileyim, camdan baktığınızı bir süre sorna unutup içeri gidebilirsinz. Fakat yaşlanınca o sandalyeden kalkmaya haliniz olmayacağı için mal gibi bütün gün camdan bakabilir, o güzelim ışığın giriş-gelişme-sonuç bölümlerini tamamıyla izleyebilirsiniz.<br />
Her yaşın ayrı bir güzelliği var.<br />
<a href="http://www.youtube.com/watch?v=lToSHc9qNB8">http://www.youtube.com/watch?v=lToSHc9qNB8</a><br />
bu güzel türkçe sözlü hafif kadından aman kadın demişim, türkçe sözlü hafif müzikten sonra sizlerle bambaşka bir sağlık problemimizi anlatacağım.<br />
Fakat içime biraz hüzün doldu. Bu sanırım gaz da olabilir.<br />
Çünkü çok özür dileyerek, bazen kalbimde mesela bazı hisler oluyor, bunu sanatsal ilhamlar sanıyorum, bazı bunaltılar geliyor, camdan bakıyorum, bir iki martı havalanıyor damdan, iki kedi çöp tenekesine zıplıyor, mongol çocuğunu gezdiren garip bahtlı kadın sokakta yürüyor gülümseyerek, içim coşkuyla doldu sanıp tam üretim aşamasına geçeceğimi sanıyorum, o da nesi, zart diye geyiriyorum. Yemin ederim geyiriyorum. Terbiyesizlik etmeyin. Henüz ükemiz bir kadın tarafından osurulmaya hazır değil. Hele ki hanımefendi bir hanımefendi tarafından henüz atmosferimizin metan gazına şeysi yok. Buyüzden bu sanatsal kaygularımızn geyirik gazından kaynakladığını üzülerek belirtmek isterim.<br />
Sağlık köşemiz acı gerçeklerle devam edecek.</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-24392849961412835662013-07-03T05:26:00.001-07:002013-07-03T05:26:14.669-07:00MALTA DA SİCİLYA DOSTUM VAR, ÇALKALA YAVRUM ÇALKALA<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNdc2uPhnvprTDtz6ZJFc3abbEWEgfRECnXrduK27iyjWhJEQGMPimotKmQpsQXrhouGk8qqPmnkTLpY_JeF2cy6kb-WgTfG-aBLnlz3SI1anDcVVRSahWaEBfBH0eETHiMa3EfPU7IpI/s1000/Malta-01b.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="236" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjNdc2uPhnvprTDtz6ZJFc3abbEWEgfRECnXrduK27iyjWhJEQGMPimotKmQpsQXrhouGk8qqPmnkTLpY_JeF2cy6kb-WgTfG-aBLnlz3SI1anDcVVRSahWaEBfBH0eETHiMa3EfPU7IpI/s400/Malta-01b.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
Bin tane şifre ile dolu kafamın içi. Üstelik bu şifrelerin hepsini de her seferinde unutuyorum. Mesela cimal için ayrı, yahu için ayrı, telefon için ayrı, kredi kartı için ayrı, atm kartı için ayrı, internet bankacılığı için ayrı. Oof bee!<br />
Ama mesela benim 4-5 tane ayrı şifrem var, onların biri mutlaka tutuyor, sabırla deniyorum yani.<br />
Her neyse, Da Vinci şifresi değil neticede, fazla vaktinizi almayacağım.<br />
İşte bütün bu şifre kalabalığından, şifrelerin içindeki kargacık burgacık değerler zırvalığından kafayı sıyırmmak ve bir süreliğine gerçeklerden kaçmak, daha doğrusu gerçek kıldığımız saçmalıklardan uzaklaşmak için (yazının tam burasında havanın rengi bir anda döndü. Hafiften karardı gibi oldu ve benim de içime sevinç doldu. Ne bileyim, hava kararıyor gibi olunca çok mutlu oluyorum. Sanki birlikte ölecekmişiz gibi geliyor, tem başıma ölmeyecekmişim gibi oluyor.)<br />
Ayrıca yazının tam burasında ikide bir yukarı sütunda aptal bir yazı "Uyarıyı yok say" deyip duruyor. O zaman neden uyarıyon gerizekalı teknoloji.<br />
Biz kafa dinlemek için işte, erken rezervasyon ile önce Malta'ya (gidiş-dönüş 99 yuro) gidip, oradan da sicilya'ya geçtik.<br />
Bendeniz yapı itibarıyle eğlenmekten, dinlenmekten, mutlu olmaktan son derece kaçınan bir insanımdır. Dolayısıyla "Hiç de güzel diilmiş" diyen iç sesimi de yanıma katarak, bir daha belki de gitmeyecek olduğum bu diyarları, eniştenizin götümüze motor takmış gibi koşturmacalı gezi anlayışıyla, oflaya puflaya gezdim.<br />
Ama ben çocukken de böyleydim. Etrafıdakilere hayatı zindan etmeyi çok severdim. Mesela ben çocukken Tamek meyve sularından vişneliden başka meyve suyu sevmezdim, bir de normal kola severdim fakat aile ile şehirler arası gezmeye çıkınca Tamek meyve suyu olmazdı da mesela Zeynel meyve suyu olurdu. Bir de RC kola belası vardı bu yöresel yerlerde. (Okunuşu 'Ar Si kola')<br />
Ben bunları görünce sinirden deliye dönerdim. Kapris üstüne kapris yapardım, kapris üstüne kapris yapardım ve en sonunda annem çileden çıkar ve saçlarını yolmaya başlardı. Bense üzerimdeki bet enerjiyi aile bireylerime aktarınca rahat ederdim.<br />
ve işte bu karakter yapımın büyümüş haliyle Malta ve Sicilya'da neler yaptığımı merak ediyorsanız, siz de adam değilmişsiniz.<br />
Fakat şu anda olmasa bile hiç değilse önümüzdeki günlerde bu gezi izlenimlerini yazacağımızın sinyallerini verelim.<br />
Bundan sonraki yazılarımızı fotoğraflarla devam ettireceğimi de sözlerime eklemek istiyorum.<br />
Sişiilya (Sicilyalılar ç diyemiyor, ş diyor. Mesela vicino (yakın) viçiino diye okunuyor fakat onlar vişiino diyor. Bir de çok ayılar ya. Yani yanlarında ben bile prenses diyana kaçtım. (Beni arkadaş olarak tanıyanlar bilir)<br />
Ama buna da daha sonra değineceğim.<br />
<br />
<br /></div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7395746237575696922.post-83590451390456946682013-05-28T22:24:00.001-07:002013-05-28T22:44:05.547-07:00İYİ BİR UYKU ÇEKMEK İÇÜN<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGw80rSWQS832urTTtRDkM4dc2jmLwf_sx2VCgVjM0y64T-fqOz11RDEe8nvqL0-S2-C00ZqpA0tmXxIN7olIcY1JBPIU-abwtu2fX_dicX3l76MSu6HjcK70VkJKLRN-F50ZNqJ7nRKQ/s1600/uyku57dq.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="335" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGw80rSWQS832urTTtRDkM4dc2jmLwf_sx2VCgVjM0y64T-fqOz11RDEe8nvqL0-S2-C00ZqpA0tmXxIN7olIcY1JBPIU-abwtu2fX_dicX3l76MSu6HjcK70VkJKLRN-F50ZNqJ7nRKQ/s400/uyku57dq.jpg" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
Gece yarısı uyanmanın ne demek olduğunu sadece uykusu kaçanlar bilir. Gece uyanırsınız ve saçma sapan şeylere takılırsınız.<br />
<div>
Ben de bazı geceler uyanır ve çok acaip şeyleri kendime dert ederim.</div>
<div>
Mesela karşıdan karşıya geçerken ya ayağım takılıp düşersem, ay sakın bir daha oradan kaşıya geçmemeliyim, kendime ya anlatamayıp da sabah her şey yoluna girdi diye yine o tehlikeli yolda kaşıya geçersem diye. Bunlar karşıdan karşıya geçmeli evhamlardır.</div>
<div>
Bunun dışında zehirlenme konseptli evhamlarım, boğulma temalı korkularım ve elbette o hayvanoğlu hayvana neden ağzının payını layıkiyle veremedim konulu öfkelerim gecenin köründe üzerime hücum ederler.</div>
<div>
Bunun dışında kendi üretimim "Ya astrolog olsaydım/olursam" isimli deneysel bir evhama da sahibim.</div>
<div>
Çünkü bu astroloji konusunda tam orta yerde duruyorum.</div>
<div>
Nasıl mı, na şöyle:</div>
<div>
Bendeniz mesela iki sene öncesine kadar durduk yere burcunu soranlara gerzek gözüyle bakardım. Astroloji sitelerini okur eder, hatta bir tanesine dört aylık 27 tl bile öder fakat yine de astroloji sevene pek matah gözle bakmazdım.</div>
<div>
Şimdilerde artık soranlara kötü gözle bakmıyorum nedense.</div>
<div>
Hatta ben de biraz konu ile ilgili konuşuyorum.. Mesela dün birine burcunu ve yükselenini sordum.</div>
<div>
Çok az anlıyorum. </div>
<div>
Ama ben mesela iyi ki astrolog olmamışım diye de seviniyorum. Çünkü eğer astrolog olsaydım mesela dün sabah neye elimi atsam bir şey oluyor, herkesle kavga ediyorum, internetler çekmiyor, kopukluk oluyor, bir sayfa açarken "loading..." yazısı soluk renkli ekranda mausumu etkisiz hale getirip beni beklettiriyor. Ben de bunlar olunca dün sabah sinirle "dinini sktiğiminin merkürü geri mi çekiliyor ağuna katem" diye bağırırken yakaladım kendimi.</div>
<div>
Sonra gece yarısı uyandım ve ay dedim, ya astrolog olursam!</div>
<div>
Sonra ama sabah oldu ve bu korkum geçti. Dolayısıyla geceleri duyduğum korkular çok anlamsızmış. kalkıp bana süpangle yedirmek içinmiş fakat ben kalkmadım. </div>
<div>
Bir de, uyanmadığın geceler kan uykundan çişin gelerek uyanıp da uykun kaçmasın, o caanım uykuna devam edesin diye kalkmaya üşenip de uyumaya devam etme çabası da uykunu kaçırabilir, bunlara karşı yatmadan fazla su ve çay içmemek gerek.</div>
<div>
Ya çok çay içersem diye bir evhama kapılıp da bir sonraki geceyi uyanık geçirmemek için, haydi dostlar yorucu bir güne merhaba diyelim. Hatta daş daşıyalım ki gece uyanacak dermanımız olmasın.</div>
</div>
ayça şenhttp://www.blogger.com/profile/06509123166362514713noreply@blogger.com4